İlk defa bir şeyi başka seviyorsun/
İlk defa bir yere başka yürüyorsun/
Kimseyi inandırmayacağı şeylerin var inanmayacaklar/
Sanki ne giysen içi görünüyor kalbinin / gırtlağına bir harf/
Sen konuşunca gırtlağındaki harfe bakıyorlar
Dünya birbirini arayan ruhlarla dolu. İki satır konuşabileceğimiz, gülüşün ve hüznün kıvrımlarında birlikte kaybolacağımız sahici insana susamış durumdayız. Göğe aynı aşkla bakabileceğimiz, etten ve kemikten olduğu kadar acıdan ve gerçekten yapılma soylu ruh arkadaşları.
Gerçek bir dinleme kafamdaki bütün önyargıları,
önkabulleri, peşin hükümleri bir kenara bırakmakla olur. Mevlânâ'nın bir sözü var: "Haydi ben bensiz leyim, sen de sensiz gel." Önyargısız bir buluşma için gene muhteşem bir reçete. Gerçek bir sohbet böyle olur. Kafamdakileri bir kenara bırakıp, bütün bir kalp açıklığıyla senin yanına geleceğim ve senin öğretmeni bekleyeceğim. Bir bilgenin sözüyle ifade edersek, "Ağzı açık olan adam, bir şey öğrenmez."
Ruhunun nefes almasına izin ver.
Sevdiklerinin seni görmesine izin ver.
Her şey bir mucize, sen bakmayı bilirsen.
Mucizeyi kaçırma. Dur ve seyret.
Bu hayattan bir defa geçeceksin.
Duyulmayanı duy, görülmeyeni gör. Kalbinle gör, kalbinle duy. Kalbinle kaybol, kalbinde kaybol. Diyorum ki, “elbet bulunur / iyi bir hal üzere kaybolan kişi.
Tanrı sessiz değildir, o bizimle mütemadiyen konuşur. Sadece biz nadiren duyarız. Kalbini yukarı kaldır da bak. Kalbin gözü var da kulakları yok mu sanıyorsun? Nasıl duyuyoruz inleyen ruhları?