Mevlana'nın şiiri sevgide odaklaşır dedik, bu odağın özünü oluşturan da, Plotinos'un geliştirdiği Yeni-Platonculuk'tan kaynaklanan, ondan beslenen tasavvuftur. Tasavvuf ise İslam dininin özüne, ilkelerine aykırıdır, dahası dinden sapmadır. İslam dininde tanrıdan başka kutsal varlık yoktur. Şeyh, derviş, ermiş, veli (Kur'an'ın nitelediği dışında) , mürşid, mürid, mahbub yoktur. Tanrı tektir, yaratıklara benzemez, göze görünmez, bütün niteliklerin, tanımların üstündedir. Oysa tasavvufta insan-tanrı özdeşliği temeldir, tanrı insanda görünüş alanına çıkar, insan «konuşan tanrı.. , ..tanrı yücelen insandır. Güzellik, olgunluk tanrının görünüş alanına çıkışıdır. Yine İslam dinine göre inanmış kişinin görevleri bellidir, bunları «şeriat" göstermiş, ilkeleştirmiştir. İslam dininde çalgı, dönüş (sema') oyun, içkili çalgılı-oyunlu toplantı, içekapanış yoktur, bunlar dinin temeline karşıttır. Oysa Mevlana'nın adına, görüşlerine dayanılarak kurumlaştırılan Mevlevilikde bu yasakların hepsi geçersizdir, içki, çalgı, oyun, resim, insanı tanrılaştırma, tanrıyı insanlaştırma vardır, yaygındır. Dahası, •tarikat.. kavramı altında toplanan bütün kurumlar, İslamın özüne aykırı birer örgüttür, dinden sapmadır, doğruluktan ayrılmadır. Nitekim Şeyhulislam Ebussuud Efendi, verdiği •fetva» larla tasavvufun bütün törenlerini, toplantılarını, çalgılı-içkili-oyunlu şölenlerini suç saymış, yasaklamıştır (bk. Şeyhulislam Ebussuud Efendi Fetvaları, yayımlayan, Ertuğrul Düzdağ, 1972, s. 191-196)