Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Osmanlı' da sapkınların içeceği : KAHVE ! =))
Kahve İstanbul'a tartışmaları da beraberinde getirdi. İstanbul uleması arasında hararetli tartışmalar oldu. Kanuni Sultan Süleyman devrinin şeyhülislamı Ebussuud Efendi kahvenin "Allah'ın emirlerini tanımayan sapkınların içeceği" olduğu yönünde fetva verdi. 16. yüzyılın sonlarına doğru ise bu kez Şeyhülislam Bostanzade Mehmed Efendi, kahvenin sarhoşluk verici bir içecek olmadığı gibi sağlığa faydalı bir içecek olduğu yönünde bir fetva vererek kahve içimini helal hale getirdi.
Sayfa 297 - Alfa Yayınları 1. Baskı 2022Kitabı okuyor
Osmanlı'da "Kardeş ve evlat katli"
Fatih Sultan Mehmed Han, devletin daha evvel içine düştüğü birtakım tehlike ve hataları değerlendirip «Fâtih Kânunnâmeleri» denilen ka- nunnâmeleri hazırladı. Lakin sanılmamalıdır ki bunlar, onun veya o devirdeki ricâlin şahsî düşüncelerini aksettirir. Asla!.. Devlet idaresine dair pek çok kâide ihtiva eden bu kanunnâmelerde günümüze kadar
Sayfa 124 - Erkam yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Kahveyi uzun müddet sadece Araplar kullandı. Bu içeceğin Suriye, Mısır, İran ve Hindistan'a yayılması bir asır sonraya rastlar. İstanbul'a bile, ancak I. Süleyman zamanında girdi. Peçevî'nin yazdığına göre, 1555 yılında, biri Halepli diğeri Şamlı iki Suriyeli; Hükm ve Şems, İstanbul'a gelir ve Taht-ul Kal'a'da (Tahtakale) iki kahvehane açarlar. Bu harikulâde içeceğin cazibesi, önce çok geçmeden, müderris, kadı vs. gibi mühim memurları çeker. Bu kahveler, onlar için saatlerce oturulacak bir merkez haline gelir. Kimi dama yahut satranç oynayarak, kimi sohbet ederek vakit geçirmeye başlar. Bu sohbetler, zamanın meseleleri üzerine değil, sanat, ilim ve edebiyat üzerine olur. Peçevî, kahvehanelere karşı gösterilen muazzam akım karşısında, imam, şeyh, müezzin gibi en masum eğlencelere bile düşman olan din adamlarının, bu büyük rağbet karşısında dehşete düştüklerini, bu içeceğe cephe aldıklarını, kahvehanelere gidenleri münkir ve mücrim ilân ettiklerini yazar. Bunların çıkardığı şamatalar ulema sınıfına da tesir etti. Şeyhülislâm Ebussuud Efendi, kalben inandığından değil fakat İçtimaî sebeplerle onlardan yana çıktı. Kur'an'da bu içecekle alâkalı tek kelime bile olmamasına rağmen, kömürleşme derecesinde kavrulan her şeyin Müslümanlıkla yasak olduğuna dair fetva verdi.
Sayfa 51 - Tableau Général de Lempire Othoman: Code Religieux. Tercüman 1001 Temel Eser Serisi No:3, Kervan KitapçılıkKitabı okudu
Bayrami Melamilerinin Şeyhi lsmail-i Maşuki, halkın ona verdiği isimle Oğlan Şeyh, 9 Mayıs 1539'da Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin başkanlığındaki şeriat mahkemesinde, zındıklık ve mülhidlikle, yani dinsizlik ve sapkınlıkla suçlandı. Oğlan Şeyh, babası Pir Aliyy-i Aksarayi gibi boynu vurularak katledildi. Bu baba oğul, lslam'ın ilk çağında ortaya çıkan tasavvuf adlı mistik protesto hareketinin Osmanlı'daki en trajik kurbanlarıydı.
giriş
"Bir zamanlar başımdaki olaylardan sana dert yanıyordum, sağlıklı günlerimi hasta sanıyordum. Sonra asıl kaçındığım olaylar başıma gelince geçmiş günlerimin kıymetini o zaman anladım."
İBRETLİK BİR YAZI
CENNETTE SİGARA ARAYAN HOCA! Şeyhülislâm Ebussuud Efendi, Amerika kıtasının keşfinden sonra keşfolunup bütün dünyayı saran tütün iptilâsı üzerine şu sözleri söylemiş: Bir acayip bid’at gelmiş cihana, Aman ha değmesin ehl-i îmana! Duhan diye isim vermişler ona, Tütsü verir çıksın diye îmana! Bazı imamlar nûş edip içerler, İçip de mihraba niçin
Reklam
"Akşamcı" deyimi ne zaman nasıl dilimize girdi? XVI. yy da Şeyhülislam Ebussuud Efendi'ni, cuma namazı kılınan bir şehre gündüz içki girmesini yasaklayan fetvası üzerin, İstanbula içki akşamları girmeye başladı. Bu yasak Müslümanlara da kapı araladı ve gecenin karanlığında içki içmenin adı "Akşamcılık" oldu.
Kahve haram
“Örneğin ilk yasak, kavrulduğu için kahvenin insan sağlığını tehdit ettiği iddiasıyla geliyor. 16. Yüzyıl ortalarında Şeyhülislam Ebussuud Efendi veriyor fetvayı; ‘Kahve haram.! “
Sayfa 16 - Alfa yayıneviKitabı okudu
Mevlevilik-Tarikat / İslam-Şeriat
Mevlana'nın şiiri sevgide odaklaşır dedik, bu odağın özünü oluşturan da, Plotinos'un geliştirdiği Yeni-Platonculuk'tan kaynaklanan, ondan beslenen tasavvuftur. Tasavvuf ise İslam dininin özüne, ilkelerine aykırıdır, dahası dinden sapmadır. İslam dininde tanrıdan başka kutsal varlık yoktur. Şeyh, derviş, ermiş, veli (Kur'an'ın nitelediği dışında) , mürşid, mürid, mahbub yoktur. Tanrı tektir, yaratıklara benzemez, göze görünmez, bütün niteliklerin, tanımların üstündedir. Oysa tasavvufta insan-tanrı özdeşliği temeldir, tanrı insanda görünüş alanına çıkar, insan «konuşan tanrı.. , ..tanrı yücelen insandır. Güzellik, olgunluk tanrının görünüş alanına çıkışıdır. Yine İslam dinine göre inanmış kişinin görevleri bellidir, bunları «şeriat" göstermiş, ilkeleştirmiştir. İslam dininde çalgı, dönüş (sema') oyun, içkili çalgılı-oyunlu toplantı, içekapanış yoktur, bunlar dinin temeline karşıttır. Oysa Mevlana'nın adına, görüşlerine dayanılarak kurumlaştırılan Mevlevilikde bu yasakların hepsi geçersizdir, içki, çalgı, oyun, resim, insanı tanrılaştırma, tanrıyı insanlaştırma vardır, yaygındır. Dahası, •tarikat.. kavramı altında toplanan bütün kurumlar, İslamın özüne aykırı birer örgüttür, dinden sapmadır, doğruluktan ayrılmadır. Nitekim Şeyhulislam Ebussuud Efendi, verdiği •fetva» larla tasavvufun bütün törenlerini, toplantılarını, çalgılı-içkili-oyunlu şölenlerini suç saymış, yasaklamıştır (bk. Şeyhulislam Ebussuud Efendi Fetvaları, yayımlayan, Ertuğrul Düzdağ, 1972, s. 191-196)
Sayfa 87 /88Kitabı okudu
Şeri hukuk tarafından faizin açıkça yasaklanmasına rağmen, tek fonksiyonu faizle borç vermek olan para vakıflarını fetvalarıyla meşrulaştıran bizzat Şeyhülislam Ebussuud Efendi değil midir?
Sayfa 73 - Kronik Kitap, 2023Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı adaleti.
🌿🐜Sarayın bahçesinde gezmek Sultan Süleyman'ın çok hoşuna giderdi. Oradaki ağaçlarla alakadar olur, onlara kıymet verirdi. Yeşile ehemmiyet veren insanları dikkat edin, hepsinin içinde kainata karşı büyük bir sevgi vardır. Sultan Süleyman bir armut ağacının kurumaya yüz tuttuğunu ve bunun da karıncalar sebebiyle olduğunu gördü. Ağacı kurtarmak için bir çağrı aradım ve sonunda, "Bu karıncaları öldürsek de koca ağacı kurtarsak mı?" diye düşündü. Durumu şeyhülislam'a bir yazı ile sormaya karar verdi. Şair ruhlu padişah sözünde inceliğini biliyordu: "Dırahta ger ziyan etse karınca Zararı var mıdır anı karınca" Yani: 'Meyve ağaçlarını sarınca karınca Günah var mı karıncayı kırınca' Hocası ebussuud Efendi, Sultan'ın sorusunu karıncaların hakkını gözeterek cevapladı. Padişah olduğu için hiçbir ayrıcalık tanımadı. Hocası Ebu Suud soruyu şöyle cevaplıyordu: "Yarın Hakk'ın divanına varınca Süleyman'dan hakkın alır karınca" Soran padişah da olsa hak gözetmekten asla vazgeçmiyordu. Güçlü olduğu için zayıfa galip gelmek şöyle dursun, en güçlü olandan korkuyordu. Nacizane günümüzdeki yabancılardan aldığımız demokrasiye bakiyorumda gerçekten arada uçurum var ve bunu göremeyen çok sığ görüşlü batı(l) gerici laiklik demokrasidir anlayışında çok insan var.
"Külliyenin temelinde dualarla ilk kazmayı vuran devrin Şeyhülislam'ı tüm zamanların en iyi hukuk âlimi Ebussuud Efendi'dir."
Sayfa 67 - PanamaKitabı okudu
Osmanlı tarihinin en büyük portreleri onun asrındaydı: Veziriazam Sokullu Mehmed Paşa, Şeyhülislam (o zaman müftü denirdi) Ebussuud Efendi, Kemal Paşazade ve Taşköprülüzade gibi tarihçi ve âlimler, Mimar Sinan gibi dahi sanatçılar…
Kronik KitapKitabı okudu
475 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.