İçinde doğup büyüdüğüm bütün bu hayat bana anlamsız görünüyordu: boş, korkutucu, adi, utanç verici, içinde kör, zayıf ve iğrenç hayvanların yaşadığı bir yeraltı ini misali kokuşmuş. Gezici ve leş kokan cesetlerin yaşadığı bir kuyuya düşmüşüm gibi geliyordu ve o fazlasıyla şehirli gökyüzündeki yıldızların da insan inlerinin pis coşkusundan sönmüş oldukları endişesiyle geceleri gözlerimi yukarıya kaldıracak gücüm dahi olmuyordu.