Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
lütfen beni ‘her yüksek tepede ve her yeşil ağacın altında fahişelik yapanlara’ benzetme Pol. mevsimlerin sayısı dörtse, denizin altında karanlık tanrılar varsa, adada beni erdemli yolumdan geri çevirebilecek insanlar yoksa, her görüştüğüm insandan sonra hastalanıyorsam, benim aşkım uğruna döğüşen hiç kimse yoksa, Selene’den Diana’ya, Diana’dan Artemis’e kadar değişerek dalgalanarak akıp gidiyorsam, gereksiz telefon konuşmaları sinirini bozmayacaksa, benimle 10 yıllık ahit kesen âşıklarım seni tasalandırmıyorsa bana verdiğin Kleopatra bileziğini her gün takmamaya özen gösteriyorsam, denize siyah giysilerimle girip siyah bir kuğu gibi yüzüyorsam, kafamı erken imparatoriçeler gibi siyah bir tülle örtmek istiyorsam, su kenarında buluşan küçük erden kızlar aralarında hafif nörotik gülüşlerle Leopardi okuyarak benim için sazlardan ve defnelerden bir taç örüyorlarsa, seni unutmak için Trakl gibi ormanlarda amonyak koklayıp kendimden geçmeyi deniyorsam, saçımı portakal rengi yapıp kenarlardan örüyorsam, görünmez balıkçılımla dolaşıp kışın ona siyah bir yün kazak örmeyi düşünüyorsam, belirli saatlerde emredildiği üzere kafamı kutsal eğik bir çizgi üzre toprağın üzerine düşürüyorsam, halıları ve L şeklindeki divanları sokağa dışarı taşan sade bir çadırda oturmak istiyorsam, kafamı geceleri o çadırdaki ak yastıkların üzerine düşürdüğümde, burası Capri ve Sen Kayzer, işte ak yastığın üzerinde bir baş, benim başım... ağlama benim için Antartika, buzun üstünde yalnız bir ispinoz yavrusunu yitirmiş...
Kurban; sözlükte "yaklaşmak, Allah'a yakınlık sağlamaya vesile olan şey" anlamına gelir. İslami terim olarak "İbadet niyetiyle belirli şartları taşıyan hayvanı usulünce kesmek" demektir. Kurban bayramının ilk üç gününde Allah rızası için kesilen kurbana "udhiyye" denir.
Sayfa 493Kitabı okudu
Reklam
Baş Dönmeli Günler
Böyle zamanlarda (güneşsiz günler, aysız geceler), hiçbir yer benim yerim değildir ve hiç kimse, hiçbir şey bana bildik gelmez. Sözcükler, değindikleri şeylere benzemez olmuş gibidirler, hatta kendi seslerinin karşılığı bile değildirler sanki. O zaman ben de bulunduğum yerde değilimdir. Gövdemi bırakır, belirli bir hedef gütmeden uzaklara giderim; kimseyle, hatta kendi kendimle bile birlikte olmayı istemem; ne adım vardır artık ne de ad taşıma isteğim; böyle zamanlarda ne ben bana seslenmek isterim ne de başkalarının bana seslenmesini.
Sayfa 181
Gece Savaşları
Ya sen ? Sen de o cadilardan biri misin? O bana benandante olduğunu ve geceleri , özellikle perşembeleri diğerleriyle birlikte gittiğini, belirli bölgelerde evlilik temsilleri sergilemek , dans etmek,yiyip içmek için toplandiklarını, geri dönüş yolunda bu kötülük eden kimselerin şarap içmek için kilerlere girdiklerini ve fıçılarin içine işediklerini anlatmıştı. Benandanti yoluna devam etmezse şarap bozulurmuş. O buna benzer başka hikayeler de anlattı, inanmadığı için ötesini sorgulamadim .
Sayfa 23 - PinhanKitabı okudu
Hayırlı geceler,Arefe gününüz hayırlara vesile olsun...
"İnsanlar ve hayvanlar ses ile kendi üzüntülerini, acılarını, sevinçlerini yansıtabilirler. Ahenkli bir düzen içerisinde, belirli bir şekilde ayarlanmış olan sesler, insan ruhu üzerinde çok derin tesirler yapar."
Kadir Gecesi Şans Oyunu Değildir
Önce Kadir Gecesini belirli bir güne sıkıştırdılar. Halbuki Ramazanın içinde saklı bir hazine idi. Sonra da o geceyi, insanların kendi kafalarından oluşturdukları törenler ve ibadet kılıflı gösterilerle eritip götürdüler. Kadir Gecesi bir şans oyununa döndü. Bir simit çeşidi ile ihya edilir(!) oldu. Yarına tesiri olmayan, sadece geçmişi akladığına inanılan bir Kadir Gecesi üretildi. Neredeyse Kadir Gecesi müziği bile icat edilecek hale geldi. O bir istiğfar gecesidir, dönüşüm gecesidir Kadir Gecesinin bize bağışlanmasının nedeni günahlarımızdan arınma umudumuzdur. O gece -ki Ramazanın bütün geceleri Kadir Gecesi olma ihtimalini taşır- Allah'a dönüş yapma kararı verdiğimiz, Kur'an ve Sünnet'e aykırı hareketlerimizden kurtulduğumuz, kul haklarından arındığımız gece olmalıdır. Ramazanın 27. gecesinde bizi gelip bulan bir Kadir Gecesi değil, bizim bütün Ramazan boyunca peşinde koştuğumuz Kadir Gecesi bir ömre bedel gecedir.
Reklam
More'nin Ütopyasının bazı özellikleri
Adada elli dört kent bulunuyor, bunların hepsi çok geniş ve muhteşem. Dilleri, adetleri, kurumları ve yasaları birbirinin aynısı. Her bir çiftlik evinde kadını erkeği en az kırk kişi yaşar, ayrıca boğaz tokluğuna çalışan iki de köle. Evin hanımı ve beyi bütün ev halkından sorumludur, bunlar gayet ağırbaşlı ve olgun insanlardır. özel mülkiyet
ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI ...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn- cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan.
İçinde doğup büyüdüğüm bütün bu hayat bana anlamsız görünüyordu: boş, korkutucu, adi, utanç verici, içinde kör, zayıf ve iğrenç hayvanların yaşadığı bir yeraltı ini misali kokuşmuş. Gezici ve leş kokan cesetlerin yaşadığı bir kuyuya düşmüşüm gibi geliyordu ve o fazlasıyla şehirli gökyüzündeki yıldızların da insan inlerinin pis coş­kusundan sönmüş oldukları endişesiyle geceleri gözlerimi yukarıya kaldıracak gücüm dahi olmuyordu.
“Geceleri şehrin sokaklarında yürüdüğümde gözüme ilişen aydınlık mekânlardan, muhtemelen yaşadığım yere yakın bi’ yerden ilham aldım. [Tablolarım] Belirli bir sokak ya da evden ziyade pek çok izlenimin bir sentezi…” Edward Hopper
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
Kahramanın her dilde, her kültürde, her dinde olumlu çağrışımları vardır. İyi bir şeydir kahraman olmak. Sekizle on iki yaş arası çocukların hepsi kahramanlık öykülerinden hoşlanır. Bu kahramanın kovboy, futbolcu, asker, gangster ya da bale dansçısı olması önemli değildir. Çocuklar onlara hayranlık duyar, gündüzleri kahramanlık hayalleri kurar, geceleri rüyalarında kahraman olurlar. Gerek düzen güçleri, gerekse muhalefetin çeşitli güçleri, çocuklardaki bu karakteristik özelliği körükler, besler ve sömürürler. Yazarlarını kahramanlık öyküleri yazmakla görevlendirirler. Komünistler, halk düşmanlarıyla savaşan cesur çocuklar üzerine''öyküler yazarlar, kapitalistlerin sıfırdan milyarder olan kahramanları vardır. Cizvitler, ermişlerin yaşam öykülerini anlatırlar. Ulus devletler, kendi kurtarıcılarına tapınırlar. Sporcuların, aktörlerin, şarkıcıların menajerleri, temsilciliğini yaptıkları kişileri pazarlarken ço- cukları ve gençleri cezbetmeye dikkat ederler. Totaliter yönetim için, çocuğun zihnini bir kahraman aracılığıyla “ele geçirmek” ya da “rehin almak” son derece önemlidir. Çocuk, belirli bir değerler sistemini ve ideolojiyi, kahramanlar aracılığıyla sorgusuz sualsiz kabullenir, kendine mal eder. Yetişkinler olarak da, çoğunlukla çocukluğumuzdaki bağlılıklarımızı sürdürürüz.
Benim hayalimdeki Van Gölü'nü bir bilsen... Karlı dağlarla çevrilmiştir. Sularına geceler indiği zaman ıssız kıyılarda kanatlı atlarıyla vahşi süvariler belirir. Sularında çamaşırlar yıkayan duru beyaz, ak akça, kara gözlü kızları vardır. İçilemeyen suları gibidir her şeyi. Tadına ancak seyirle varılır. Ismini bilmediğim bir rüzgâr, geceleri bile kıyıları pırıl pırıl eden dalgacıklar yaratır. Van Gölü'nün martıları bağırdıkları zaman kadınlar hep erkek doğurur, kısraklar yavrular, inekler buzağılar. Insanlar ancak Van Gölü durulduğu zaman ölebilir.
Sayfa 428 - Pdf/KindleKitabı okudu
Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı...
Leopardi okuyarak benim için sazlardan ve defnelerden bir taç örüyorlarsa, seni unutmak için Trakl gibi ormanlarda amonyak koklayıp kendimden geçmeyi deniyorsam, saçını portakal rengi yapıp kenarlardan örüyorsam, görünmez balıkçılınla dolaşıp kışın ona siyah bir yün kazak örmeyi düşünüyorsam, belirli saatlerde emredildiği üzere kafasını kutsal eğik bir çizgi üzre toprağın üzerine düşürüyorsam, halıları ve L şeklindeki divanları sokağa dışarı taşan sade bir çadırda oturmak istiyorsam, kafamı geceleri o çadırdaki ak yastıkların üzerine düşürdüğümde, burası Capri ve sen Kayzer, işte ak yastığın üzerinde bir baş, benim başım... Ağlama benim için Antartika, buzun üstünde yalnız bir ispinoz yavrusunu yitirmiş...
513 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.