... Ama aynı zamanda hiçbir şey yok ve ben tanrıların başlangıç noktasındayım; gitmenin ya da kalmanın, bir yerde olmanın ve bir şey olmanın derin dehşeti istila etti beni.
Reklam
Doğa’nın adaletsizliklerini bir yana bırakabiliriz, çünkü bunlardan kaçamayız. Ama toplumdan ve toplumsal uzlaşmalardan kaynaklanan adaletsizliklerden kaçınmaya niçin çalışmayalım? Bir insanın, yetenek, güç, enerji gibi Doğa’dan aldığı yetilerle benden üstün olmasını kabul ederim (zaten mecburum kabul etmeye!) ama annesinin karnından çıktığında sahip olmadığı, ama mutlu bir rastlantı sonucu burnunu dışarı çıkarır çıkarmaz gökten zembille inen zenginlik, toplumsal konum, rahat yaşam gibi sonradan edinilen niteliklerle benden üstün olmasını kabullenemem. Benim o dönemki anarşizmim bu isyandan doğdu.
Can Yayınları
En büyük kötülük, daha doğrusu tek kötülük, doğal gerçekliklere gelip yapışan toplumsal uzlaşma ve kurgulardır – evet, tüm kurguları kast ediyorum; aileden paraya, dinden devlete kadar hepsini... İnsan, ya erkek doğar ya da kadın. Demek istediğim, insan yetişkin olduğunda erkek ya da kadın olmak üzere doğar; doğal olarak, bir eş olmak için, zengin ya da yoksul olmak için doğmaz, hele Katolik ya da Protestan olmak, İngiliz ya da Portekizli olmak için hiç doğmaz. Toplumsal kurgular sayesinde şu ya da bu olunur. Peki ya bu toplumsal kurgular neden kötüdür? Çünkü bunlar kurgudur, çünkü doğal değillerdir.
Can Yayınları
Benim Başka Yerdeki varlığımın en iyi çiçekleri içime doğru açtı!..
Boşuna okumayalim!
Bir kedinin güneş altında uyumasıyla bir kitabı okumak aynı şeydir.
Reklam
1,000 öğeden 971 ile 980 arasındakiler gösteriliyor.