Abdestsiz Gezilmez! :))
*** Herkî aşiretinden Molla Abdullah isminde bir müderris, iki talebesi ile ziyaret için Nehrî'ye giderken, çayın başında oturdular. Molla Abdullah, talebelerine: "Herkes abdest alarak Nehrî'ye gider. Abdestsiz kimse gitmez. Ben bu âdeti bozup, abdest almadan gideceğim!" dedi. Talebeleri: "Hocam, biz bu âdeti bozmayalım, abdest alıp da gidelim," dedilerse de, Hoca Efendi: "Sanki bu dinî bir hüküm müdür? Ben yapmam!" dedi. Bu arada elini yüzünü yıkarken, koltuğundan bastonu suya düştü. Elini uzatıp, bastonu almak isterken, hikmet-i ilâhî baston, onun başına, yüzüne vurarak yüzünü, gözünü kan içinde bıraktı. Sonra baston kayboldu. O da, böyle söylediğine pişman oldu. Yaralarını sarıp, abdest aldı. Nehrî'ye gitti. Seyyid Hazretlerinin dergâhına girince, bastonu duvarda asılı gördü. Gözleri bastona takılıp kalınca, Seyyid Tâhâ Hazretleri: "Herhalde bu bastondan dayak yemişsiniz!" buyurdu. Molla Abdullah yaptıklarına pişman olup, tevbe etti, talebelerinden olmakla şereflendi.
Resûlullah'ın bir sünneti de budur.
Seyyid Tâhâ-i Hakkâri'ye; "Seyyid Abdullah ne güzel şeyhdir. O'nda hiç kusur yoktur. Yalnız kusuru, onun münkiri, yâni karşısına çıkıp onun büyüklüğünü inkar eden kimseler bulunmamasıdır," buyurdu. Berdesûr kasabasında bir medrese yapıp, müderrislik yapan ve mezunlar vermeye başlayan yeğeni Seyyid Tâhâ, arada bir huzura gelir, sohbetinde bulunur. Her defasında kendisine tasavvuf yoluna girmesi söylenir. O da; "Bir gün inşâallah o da olur," der ve kendi kendine; "Peygamberlerin, âlimlerin ve evliyanın hep düşmanları, hasedcileri, sevmeyenleri olmuştur. Amcam Seyyid Abdullah dedikleri gibi büyük evliyadan olsa, muhakkak hasedçisi, düşmanı, çekemeyeni olurdu. Hele bu âhir zamanda ve kıyametin yaklaştığı, hakikatin unutulup, bid'atin revaç bulduğu böyle bir devrânda acaba niçin hiç büyüklüğünü inkâr eden düşmanı yoktur?" diye düşünürdü. Bir gün Berdesûr'da çarşıda birisinin, amcasının aleyhinde konuştuğunu gördü. Bunun üzerine; "Sevmeyeni, kabul etmeyeni olduğuna göre, evliyadandır," deyip, Nehri'ye geldi. Amcasına teslim olup, bir müddet istifâde etti. Sonra Mevlânâ'nın daveti üzerine Bağdat'a gitti, orada kemâle geldi.
Reklam
Seyyid Abdullah Nehrî
O zattan aldığı ışık ile aydınlık oldu Kürdistan Nasıl ki güneşin ışığından feyz alıyorsa cihan
Sayfa 27 - Semerkand
17 öğeden 11 ile 17 arasındakiler gösteriliyor.