SEZAİ KARAKOÇ- Ağustos Böceği Bir Meşaledir.
ey masalcı adam iftira ettin sen
bu harikalar harikası böceğe
onu suçladın tembellikle
en çalışkan onu görüyorum ben
hiç bir karşılık beklemeden
yazı ağustosu çamı çınarı
tanıtıyor bize yazı ağustosu çamı ve çınarı
ağacın dalında güneşe doğru yaklaşarak
suyun, bir damla suyun değerini altın
Böcek ki akıtıyor damla damla ağzından
Üzüm ballarında süzülmüş ağustosu
Titreyen şıngırdayan bir çocuk oyuncağı
Ağustos bu seste
Bu durmayı unutmuş seste
Çam diyor ağustos böceği
Çamlara kasideler söylüyor
Sezai Karakoç'un dokuzuncu ve son şiir kitabı, benimse okuduğum sekizinci şiir kitabı. Her biri birbirinden güzel, özel; birbirinden kıymetli siirler vardı eserlerde.
Alınyazısı Saati - Şiirler IX ise; "Alınyazısı Saati" ve" Ağustos Böceği Bir Meşaledir" adlı iki uzun şiirden oluşmaktadır
İlk şiirde Kudüs, Bağdat, Şam, Diyarbakır İstanbul gibi şehirleri kendine has betimlemeleriyle anlatmakta şair. İkinci şiirde ise ağustos böceğine, bilinenin aksine tembelliği ile değil "Anlayan için muştucu, duyan için uyarıcı" diyerek başka bir bakış açısıyla bakmamızı sağlamaktadır. Ağustos böceğine de ancak Üstâd bu gözle bakardı.
"Açar bir gün elbet yeniden gönlümüzün çiçekleri..." (s.51)
Umutla... Vesselam :))
Tanrı’nın sırrıyla bir mucizeyle
–Oysa nesli kesilmeliydi size göre–
Ama hiç bir zaman hiç bir yerde
Sönmez tanrının yaktığı meşale
İstersen bir böcekte olsun o meşale
Temmuzda ağustosta ağaçlar cayır cayır yanarken
Yalnız o, odur teselli eden dayanın diyen
Yaşamanın en büyük ilkesi sabrı öğütleyen
Yavru kuşlara masallar anlatarak geceye serine
Bugün uzun zamandır yapmak istediğim bir şeyi yaptım; Sezai Karakoç'un yanında en sevdiğim şiirini okudum, ağustos böceği bir meşaledir. Bu şiirin çok farklı bir yeri var bende, ilk defa lise sonda duymuştum ve nedense şimdi baktığımda şairin kendini ağustos böceğiyle özdeşleştirdiğini görüyorum, en azından öyle hissettirdi. Özellikle son dizeleri mezarı başında okumak çok farklı bir duyguydu. Şairin kendisine şiirini okumak pek akıl işi değil ama belki özlemiştir diye düşündüm.
Şehzade Camii'nin de ayrı bir yeri var. Süleymaniye'ye bir dönem orada gönüllülük de yaptığımdan sıkça giderdim ama bu minik camiye nedense hiç gitmemişim. İsmini de çok duyunca bir gün özellikle ziyaretine gittim ama Sezai Karakoç'un burada defnolduğu tamamen aklımdan çıkmıştı. Cenaze sırasında il dışında olduğumdan katılamamıştım. İlk kez başka bir camiide Süleymaniye'de hissettiğim huzuru duydum. Ki zaten çok benzer, küçük Süleymaniye gibiydi. Camiiden çıktıktan sonra bahçesinde bir süre dolanmak istedim ve Sezai Karakoç'un mezarıyla karşılaştım. O kadar kötü hissettim ki; çünkü unutmuştum. Yapmam gereken ziyareti tamamen unutmuştum. Cenazeye katılamadığıma o kadar üzüldükten sonra tamamen aklımdan çıktığı için suçlu hissettim. Buna rağmen bir şekilde karşıma çıkmıştı. Güzel bir gün geçirdikten sonra tam o anda sahici bir ölüm tefekkürü oldu. Bugün de mezarın başını bomboş görünce benzer şeyleri hissettim. Belki ziyareti unutan birileri daha vardır veya Şehzadebaşı'na bir ziyaret yapmak isteyen olur diye paylaşmak istedim öyle.
...
O hep iyiyi güzelliği yaşamış
Özgürlüğe dalıp çıkmış yalnız özgürlüğe
Öbürleri hep gerçekçilik taslamış
Ama o hep gerçeği aramış
Gerçeği aramağa çağırmış
Ve gerçeği yaşamış
...
güneşi yakıcı güneş bilen gölgeyi reddeden
gölgede saklanma kurnazlığını reddeden
aç kalma pahasına olsa da öten
susamanın armonilerini en iyi bilen
matemden alevden bir gömlek giyen
yapraktan bir saray ören
sesini bir şehir gibi boşaltan nehre
dağlara kırlara ve ormanlara zerre zerre
sonra kış gelince karıncalar saklanır toprak altına
herkes bir önlem almıştır o hariç
o hep iyiyi güzelliği yaşamış
özgürlüğe dalıp çıkmış yalnız özgürlüğe
öbürleri hep gerçeklik taslamış
ama o hep gerçeği aramış
gerçeği aramağa çağırmış
ve gerçeği yaşamış
Mustafa Kirenci’nin hazırladığı “Ağustos Böceği Bir Meşaledir”, Sezai Karakoç’un aynı adlı şiirinin 6 şerhini içeriyor. Şiirlere şerh yazılma âdeti günümüz edebiyatında biraz unutulsa da, eskiden son derece yaygın olarak yapılan bir edebi çalışma türüydü. Sezai Karakoç’un “Ağustos Böceği Bir Meşaledir” şiiri üzerine yapılmış çok sayıda şerh