"Realite" adını vermekte görüş birliği ettiğimiz şey, kuruntu ve yalandır. Aslında bunu şöyle adlandıracaktık: İnsanın yabancılaşması. İlk defa Shakespeare ile Cervantes bağırdılar: "Kral çıplak!" Sizin gerçeğiniz sahte bir gerçektir: Anlamsızdır, çünkü gayesi yoktur!
Para bütün değerleri ticarî değere dönüştürür:
"Servetin kadar değerin ve değerin kadar servetin vardır" (II, 20 ve II, 43). "Zenginlik pek çok deliği kapatır. Altın fakirliği zenginlik, gözdeki çapağı inci gibi gösterir" (II, 19).
Cervantes Rönesans'ta kapitalizmin zafer kazanmasından kaynaklanan ahlâkî çöküntüyü, "para babası aptalın önünde secdeye kapanmış sersem bilgin'i teşhir eden Shakespeare ile aynı şuurla ve aynı sertlikle ifşa eder.
"Ne görüyorum orda? Altın, şu parlak ve değerli sarı metal! Bu azıcık altın siyahı beyaz, çirkini güzel, haksızı haklı, alçağı soylu, ihtiyarı genç, korkağı yiğit göstermeye yeter! Papazlarınızı ve hizmetçilerinizi yolunuzdan uzaklaştırır, hastaların başucundan yastığı çekip alır. Bu sarı para sözler verdirir, sözler bozdurur, melunu mübarekleştirir, morarmış cüzzamlıya taptırır, hırsızlara unvanlar, saygınlıklar ve övgüler kazandırıp onları senatör koltuklarına oturtur, gözü yaşlı dulu yeniden evlenmeye o karar verdirir. İğrenç bir ülserliler hastanesinin iğrenerek kusacağı kadını o allayıp pullar, parfümler ve gençleştirir... Haydi oradan! Lânetli toz, onca milletler içinde fitne tohumları eken bütün insan cinsinin fâhişesi, seni tabiattaki yerine iâde et mek istiyorum! (Shakespeare-Atinalı Timon)"