“Konuş Hümeyra..”
Cümlesiyle içimde birikmiş nice cümlelerin bendini çözer, gözlerimin içinden geçerek uzaklardaki bir denize dalar gibi dinlerdi beni…
İki dost. İki arkadaş. İyilikte ve zorda. Demirde ve ipekte. Ateşte ve suda . Toprakta ve havada. Dört unsuruyla sınanmış tüm çarkıfeleklerin.. Doğru sözlü, sözlerine ve birbirlerine sadık iki yakın kişi..
Özel bir hediye olması nedeniyle her kelimesini ilgiyle okuduğum bir kitaptı. Okumama vesile olan arkadaşa çok teşekkür ederim. Hz. Asiye'nin hikayesini özel betimlemelerle öyle güzel anlatmış ki. O uçsuz bucaksız Nil'e Melike olmuş, sabrın, tevekkülün, merhametin Asiyesi. Çocuk yaşta evinden, yurdundan ailesinden koparılmış olmasına rağmen nasıl güçlü kalmış. Kraliçe olup o ihtişamlı saraylarda yaşamasına rağmen o sıcacık sevgi dolu ev özlemi hiç bitmemiş. Onca kötülüğün, karanlığın ortasında bile tertemiz ışık olmayı başarabilmiş Asiye. Havaya, toprağa, ateşe "Su" olup hükmetmiş. Sabrının ve tevekkülünün sonunda mucizesine kavuşmuş, Hz. Musa'ya anne olmuş. Bütün kötülüklere rağmen hep iyi kalmayı başarabilmiş, Doğurmadan da anne olabilmeyi öğreten Hz. Asiye. Öğreneceğim ne çok şey varmış senden...
Birini seversen Kraliçem, böyle seveceksin işte. Adın sanın silinecek. Tarihler senden bahsetmeyecek. Anıttaşlardan, tabletlerden, sfenkslerden, piramitlerden silinip kazınacak ismin,razı olacaksın sükuta. Dillerini bağlayıp sırra kadem basacaksın. Dünyada hiçbir ev içine almayacak seni. Evsiz ve duvarsız bir çöldür dünya dedikleri zaten. Zaman seni unutulmakla sınayacak. Zaman senin üzerine küller ve kumlar yığacak. Sonra uzun uzun asırlardan sonra, adını bulmaya gelenler olacak.
Sevgi şayet içten ve arı duruysa, sonsuzluk hediyesini bahşediyordu Rab o sevgiye...
Mesafe ve ayrılık kalkıyor, ruhlar tüm bedeni engellere rağmen kucaklaşıyordu.
Varoluşun ilk tabakasıydı bitkiler. Bir gün gelip dünyanın kıyamet çanlarını çalacak olan da yine bitkilerdi ihtiyar bilgeye göre… “Nebatla başladı, nebatsızlıkla bitecek” dedi Zahter.