Hiçbirimiz içine doğduğumuz toplumu ve aileyi seçemiyoruz. Hayatımızın ilk yıllarında hayati önem taşıyan ihtiyaçlarımızı gideren ebeveynlerimize içgüdüsel bir şekilde bağlı oluyoruz ve bu ilk çocukluk çağında ebeveynlerimiz gözümüzde Tanrı-insan modelinde oluyorlar. İlk yıllarımızda beynimize ve bilinçaltımıza kodlanan bu "Kutsal imge"
Eserimizi anlamak için öncelikle Orwell'ın siyasi görüşünü ve toplumsal tespitlerini anlamakta fayda var.
O halde gelin önce eserin konusunu daha sonra yazarımızın bakış açısını irdeleyelim.
Wigan İskelesi Yolu eseri iki bölümden oluşmaktadır.
1-Kapitalizm sisteminde ezilen proletarya sınıfı
2-Sosyalizm üzerine eleştiri ve çözüm
Qısa eyni zamanda anlamlı və təsirli bir hekayə. Oxuduğum müddətdə mənə bir az qarışıq gəldi. Qarışıq gəlmə səbəbi müəllifin də ön sözdə qeyd etdiyi kimi yaratdığı obrazın narahat bir tip, bədbinlik iliyinə-qanına yerimiş, öz - özüylə danışan adam olması idi. Fikirlərin həyəcanlı, yarımçıq, biri bitmədən digərinə keçməsi bir oxucu kimi mənim
Eylül her şehre yakışır
Her aşka
Ne üşütür ne yakar
Sarı bir elbise giyer kaldırımlar
Yağmur damlası,kahve kokusu
Ilık bir rüzgar
Kokusunu getirir özlediklerimizin
Ve bir şarkı açarsın
Eylülde gel..
🍃🌹Sibel Öz
Hoş geldin Eylül 🍂🍁
Seyirci bilir ki, afişinde Adile Naşit'in isminin bulunduğu bir film mutlaka naiftir, mutlaka güldürür, güldürürken düşündürür, mutlaka bizdendir, küçük insanın hem komik hem de dramatik hikayesini anlatır.
Öz farkındalıktan yoksun öz sevgi işlevsizdir. Kendini analiz etmeyen, anlamaya çalışmayan bir bilinç, ne kendini mutlu edebilir ne de çevresine mutluluk katabilir. Kendini sevmenin yanında kendine eleştirel bakmayı da bilebilmeli insan. Çünkü ancak böyle tamamlanabilir.
| Sibel Biçer
Çok değerli bulduğum bir çalışma.İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılmasıyla beraber hız kesmeden devam eden kadın cinayetlerine dikkat çekmek ve mağdur kadınlarla dayanışmak için İzmir'deki Zorba Kitabevi öncülüğünde hayata geçen bu proje 19 kadın yazardan 19 öykünün derlenmesini kapsıyor. Çok sevdiğim yazarlardan tadı damağımda kalan öyküler okudum,yeni yazarlarla tanıştım.İçlerinde çok sevdiğim kalemler,icimi yakan öyküler oldu.Kadın edebiyatı okumak isteyen,dayanışmak isteyen herkese tavsiye ederim.Keyifle okudum.Ayrıca bu kitaptan elde edilecek tüm gelir Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'na bağışlanıyor.Emek veren herkese, katkı sunan tüm yazarlarımıza ve bu çalışmaya imza atan Notabene Yayınevi'ne teşekkürler.
Herkeslere merhabalar. İncelemeye başlamadan önce belirtmek istiyorum spoiler vermeden yazabileceğimi hiç sanmıyorum. Ve kitap o kadar çok iç içe bağlantılardan oluşuyor ki bazı kaynaklardan da yardım aldım yazarken. (Sonra baktım kendi cümlelerimle ifade edemeyeceğim direkt yazdım. Okumak isteyen olursa en alta linki de ekleyeceğim.) Aklıma bile
“Eski ve kapanmış bir çocuk kaçırma dosyası yeniden açılmış ve önüme gelmişti” diye devam ediyor hâkim bey. “O davadan yaklaşık dokuz yıl önce, İzmir’de ticaretle uğraşan, otuzlu yaşlarında Serdar Yolaçan’la eşi yirmi dokuz yaşındaki Sibel Yolaçan’m iki çocuğundan biri olan Ebru kaçırılmıştı. Kaçırılma olayı da şöyle olmuş: Bir haziran günü Sibel,