İşini çok iyi bilmeyen bir antikacı düşünün. Sizin elinizde de çok eski ve değerli bir antika olduğunu. Antikacıya gidiyorsunuz ve -sırf işini bilmediği için- elinizde bulunan son derece değerli parçaya, çok daha az bir değer biçiyor. Siz de kendisine inanıyor ve elinizdeki parçayı artık bir antika olarak DEĞİL, eski püskü bir şey olarak yok pahasına satıyorsunuz.
Kadınla erkek arasında aynı dinamik kuruldu. Sizi, aslında değersiz olduğunuza İKNA edebilmeyi becerdik. Muazzam değerli olan antika, eski bir vazodan bile daha ucuza gitti.
Kadın, hayatı YARATAN'dır, erkek ise TETİKLEYEN'dir.
Araba olmadan buji tek başına sadece çakar durur.
Ressam olmadan boya sadece boyadır.
Mimar olmadan tuğla sadece tuğladır.
Aşçı olmadan hıyar sadece hıyardır.
Duygularını ifade edebilen,
Onları bastırmayı değil, kucaklamayı becerebilen,
Acılarından kaçmayı değil, içinden geçmeyi deneyimleyebilen birini görmüştü.
Esra aslında, içimdeki DİŞİL enerjiyi kucaklıyordu.
Siz kendinizi açınca evren çılgınlar gibi sizinle konuşmaya başlıyor. Sorularımın cevapları ile tek tek karşılaşmaya başlamıştım bile ve açıklamalar son derece mantıklıydı.