Din, ideoloji şiddeti sever!
Koyu bir Hıristiyan olmasına rağmen tarihçi K.S.Latourette şu durumu kabul etmek zorunda kalmıştır: “Her ne kadar İsa'nın ruhu ve silahlı askerler birbiriyle hiç bağdaşmayan zıt şeylerse de ve her ne kadar tarihi bir gerçeği açıklamak üzücüyse de, Hıristiyanlığın yaşamasını silahlı askerler mümkün kılmıştır.” Fetihler ve halkın Hıristiyanlaştırılması el ele yürütülmüş ve genellikle Hıristiyanlık, fetihleri haklı göstermek için bir araç olarak kullanılmıştı. Devletin desteğini elde edemediği yerlerde Hıristiyanlık ne genişleyebilmiş ne de devamlılığını sağlayabilmiştir. “İran’da devletin desteklediği başka bir din bulunduğu için Hıristiyanlık bir azınlık dini olmaktan ileri gidememiştir.” İslamiyet’in olağanüstü yayılışında fetihler birinci etken, İslamiyet’in kabulü ise bir yan ürün olmuştur. “İslamiyet’in en çok geliştiği devre siyasi başarılarının en büyük olduğu devre olmuştur.” Reformasyon hareketinde Protestan kiliseleri yalnız iktidardaki prenslik veya yerel hükümetin desteğini sağladığı yerlerde gelişebilmiştir. Komünizmin bugünkü tehdidi, öğretinin gücünden değil, dünyanın en büyük askeri güçlerinden birinin desteğinden ileri gelmektedir.
Sayfa 138Kitabı okudu
Yolum düşer mezarlıklar üstüne Toprağın altından binbir ses gelir Sulasam kabrini nemlensin diye Cehennemden hemen hararet gelir Ruhi Mücerret'im, Yâ Rab sabır ver Iskalıyor beni gene mermiler Bitmiyor isyanlar, bitmiyor suçlar Bütün kanallarda lanet reklamlar Şiddetin kendi yok yalnız adı var Şehri baştanbaşa yakasım gelir Görüp de bilmeyen deli sanıyor Yeri belli değil yaram kanıyor Ben mazimi, mazim beni arıyor Ölmeden mezara giresim gelir
Reklam
Liegois şöyle bir gözlemde bulunur: "Çingeneler uzun süredir (yakışıklı, sanatçı ruhlu, kontrolsüz ama folklere sevk edilmiş) bir mitin ve göçebenin acınası stereotipinin (kirli, hırsız ve daima fazla yakın) cazibesine hapsolmuş durumdadır. Bu imaj öylesine egemendir ki Çingenelerin tek seçeneği diğerlerine görmeyi umdukları şeyi göstermektedir."
KÜY YAYINLARIKitabı okudu
Zeynep Merdan
Her insanın bir çiçek açma zamanı var. Tohumuna göre, toprağına göre, güneşine göre... "Ben tam kendime göre" diyordu Turgut Uyar. Hiçbir şey için geç ya da erken değil bu yüzden. Çünkü çiçek açma zamanı da kendimize göre, Çiçek zamanı gibi çiçeklenişin sessizliği de var. Çiçek açar ama açtığını söylemez. Belki söyler ama kendi diliyle söyler. Çiçeklerin hâllerinde ne çok sessiz işaret var. "Dış görünüşe rağmen, kuş, çiçek ya da yağmur formundaki bir kaligram, 'bu bir güvercindir, bu bir çiçektir, bu bir sağanaktır' demez; bunu deyince ve sözcükler konuşmaya başlayıp bir anlam sununca, kuş uçmuştur ve yağmur kurumuştur bile" der Michel Foucault Bu Bir Pipo Değildir kitabında. Çünkü bir çiçek de yalnızca bir çiçek değildir. Herkesin herkesle yarıştığı, her şeyin her şeyle boyunun ölçüldüğü bir zamanda insanın kendi zamanını, çiçek açma zamanını bulması bir ömür sürüyor bazen. Kendi ritmini, hızını, vaktini bilen, bilmenin telaşsızlığında bekliyor kendini. Gayretten sonraki bekleme hâli, yağmur sonrası toprak kokusuna benziyor. Gayret, yağmurun telaşına; dinmiş ve nemli topraksa insanın teskin olmuş kalbine benziyor. Geriye filizin müjdesini beklemek kalıyor. Zorluktan sonra ferahlık, bir çiçeğin açışındaki gerilime benziyor. Ruhu hırpalayan her zorluk tekâmül vesilesi oluyor. Katlanışın şiddeti kadar varlığındaki güzeli açıyor insan...
Sayfa 33
Yaptığı kötü bir şeyden söz eden ve onu düşünüp duran kişi derinlerine indiği kötülüğü düşünüyor demektir; insan neyi düşünüyorsa onun içine saplanmıştır —insan tüm ruhuyla düşündüğü şeyin içine batmıştır; bu yüzden de hâlâ kötülük içinde yüzmektedir. Elbette o kişi düzelemez, çünkü ruhu kabalaşacaktır, yüreği çürüyecektir, bundan da öte, üstüne üzüntülü bir hava çökecektir. Ne yararı var? Pisliği öyle de karıştırsan, böyle de karıştırsan pislik gene pisliktir. Günah işlemiş olmak ya da olmamak — cennette ne yararı olabilir bunun bize? Bunları düşüneceğin zamanı cennetin coşkulu mutluluğu için inciler dizerek geçirebilirsin, işte bunun için kutsal kitapta şöyle yazar: "Kötülükten ayrıl, iyilik yap." —kötülükten bütünüyle yüz çevir; o yolda düşünüp durma ve iyilik yap. Yanlış birşey mi yaptın? Öyleyse onu doğru birşey yaparak dengele.
Ölüm de tıpkı evlilik gibi, doğum gibi yaşamımızı tümüyle değiştiren, hayatın anlamını bir kez daha düşünmeye çağıran olaylardan biridir. Hele bu ölüm, cinayet sonucunda gerçekleşmişse insanın kendisine şunu sorması kaçınılmazdır: Neden? Katilin kurbanı hangi sebeple öldürdüğü değildir sadece merak edilen. Bir insanın başka bir insanı öldürmesi, öldürebilmesidir daha çok. Merak orada da kalmaz, mutlaka katilin karakterine, iyi biri mi, yoksa canavar ruhlu bir psikopat mı olduğuna kadar uzanır. Katil ister iyi biri olsun, isterse kötü, fark etmez, sorgulama insanın ana lizine kadar varır. İnsanı iyi bir varlık olarak kabul edenler, genellikle cinayet karşısında şaşkınlığa düşerler, İnsanlık bitmiş gibilerden cümlelerle yazıklanır dururlar. İnsanı kötü bir varlık olarak görenler içinse durum daha basittir, olanları hiç yadırgamazlar. Onlar için yapılacak tek eylem vardır: Katili ve suçluları acımasızca cezalandırmak. Katillerden daha acımasız, daha gaddar, daha vahşi olunursa suçun azalacağını sanırlar. Farkında olmadan, çözüm için katillerin uyguladığı yöntemleri önerirler. Benim gibi insanı merhametle acımasızlığın, şefkatle şiddetin, yaratıcılıkla yıkıcılığın karışımı olarak görenler içinse cinayet, şaşırtıcı bir durum olmasa da iyiyle kötü arasındaki bu savaşta hep iyiliğin galip geleceğini umduğumuzdan, hayal kırıklığı yaratan bir durumdur.
Sayfa 178Kitabı okudu
Reklam
354 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.