Tüm çalışmalarında siyasal rejimler ve iktidar sorunları üzerine yoğunlaşan, Kanunların Ruhu eserinin yazarı Montesquieu, despotik hükümeti şöyle tanımlıyor:
Bir kişinin kanunsuz, kaidesiz sadece iradesi ile kaprisine tabi olarak toplumu sindirerek yönettiği hükümet şeklidir.
Düşünürün ifadesiyle; cumhuriyet “erdem” ilkesine, monarşiler “şeref” ilkesine ve despotik devletler ise “korku”ya dayanmaktadır.
Korkunun ve şiddetin temsilcisi hem bilmiyor hem de halkın değerlerini aşağılıyor.
Kitabın içeriğine geçmeden önce bir anektod ile başlamak istiyorum.
“İyi bilinmeyen bir ülkede görevli ünlü muhabirlerin, dizelerine kendilerini havaalanından kente götüren taksi şöförünün fikirleri ile başlamayı pek sevdikleri bilinir. 1988 Temmuz’unda Tahran havaalanında bize, İran cumhuriyetinin bir sonraki başkanının kim olacağını soran, bir
Ezilende Dirilen Efendi: En Mavi Göz
Ahmet İlhan
08 Şubat 2020
Kolonyalizm üzerine çalışmalar yapan Ania Loomba, Kolonyalizm - Postkolonyalizm adlı eserinde çarpıcı analizler yapar. Bunlardan birinde, “Kolonyalizmin söylemini inşa ettiği bir başka noktaysa kadın bedenidir. Kolonyal devletler yağmalayacakları kıtaları sürekli olarak kadın bedeni
“Evet, Kan soyu gizemli bir konu olmaya devam ettikçe, siz de erkek olamayacaksınız. Kanın ardına saklanıyorsunuz çünkü aslında kendinizi sevmiyorsunuz; kendinizi sevmiyorsunuz çünkü erkek olamazsınız. İçinizden bazıları erkek olabilseydi eğer, diğerleri de kendilerini daha çok sevecekti. Ama bu bir kısır döngü. Kan meselesi oldukça, erkek falan olmayacak –asla.
Siz hâlâ oğlan çocuğusunuz ve şiddetin, gaddarlığın ve fiziksel cesaretin sizi erkek yapacağını sanıyorsunuz. Ruhunuz yok, sadece bedenleriniz var. Ancak erkeklerin ruhu olur.”
Siz hala oğlan çocuğusunuz ve şiddetin, gaddarlığın ve fiziksel cesaretin sizi erkek yapacağını sanıyorsunuz. Ruhunuz yok, sadece bedenleriniz var. Ancak erkeklerin ruhu olur.