Genel kural olarak cellat bir iktidar adına kullandığı şiddetin dilini değil, kendisini mazur gösteren, onu doğrulayan, ona nedenini veren iktidarın dilini kullanır. Şiddeti kullanan sessizdir ve hilakarlıkla uyum içine girer. Kendi yönünden hilekarlık ruhu, şiddete açılan kapıdır. İnsanın işkence yapma açlığı ölçüsünde, yasal cellatın işlevi kolaylaşır: cellat benzerleri ile devletin dilini konuşur. Ve eğer tutkunun egemenliği altına girmişse, sadece hoşlandığı sinsi sessizlik ona uygun gelen zevki verir.
"yaptığı kötü bir şeyden söz eden ve onu düşünüp duran kişi derinlerine indiği kötülüğü düşünüyor demektir; insan neyi düşünüyorsa onun içine saplanmıştır. insan tüm ruhuyla düşündüğü şeyin içine batmıştır; bu yüzden de hala kötülük içinde yüzmektedir. elbette o kişi düzelemez, çünkü ruhu kabalaşacaktır, yüreği çürüyecektir, bundan da öte, üstüne üzüntülü bir hava çökecektir. ne yararı var? pisliği öyle de karıştırsan, böyle de karıştırsan pislik gene pisliktir. günah işlemiş olmak ya da olmamak, cennette ne yararı olabilir bunun bize? bunları düşüneceğin zamanı cennetin coşkulu mutluluğu için inciler dizerek geçirebilirsin, işte bunun için kutsal kitapta şöyle yazar: 'kötülükten ayrıl, iyilik yap.' kötülükten bütünüyle yüz çevir; o yolda düşünüp durma ve iyilik yap. yanlış birşey mi yaptın? öyleyse onu doğru birşey yaparak dengele."
Reklam
Sosyal adalet kavramı onun için çok önemli. Hayata başlarken hakkı yenen, adaletsizliği erken öğrenen insanlarda bu inanç her zaman çok güçlüdür. Ancak bu tür kişilerin sesinin ne zaman, yani yaşamının hangi döneminde kesildiği kadar, kişiye uygulanan şiddetin dozu da burada çok önemli. Kişi doğduğu günden beri o kadar çok haksızlığa uğramıştır ki, buna isyan etmeyi bile bilmez ve kölelik ruhu giderek tüm içini kaplar. Böyle insanlar kendine saygı duymayı, kendini önemsemeyi hiç öğrenemeyenler arasından çıkar ve hep otoriteye boyun eğerler. İşte bu yüzden ezilen halklar Hitler gibi insanları destekler, adı demokrasi olan ama demokrasinin hiç uygulanmadığı ülkelerde de ısrarla onlara oy verirler. Bu kızın otoriteye isyanı, öfkesi bu nedenle hoşuma gidiyor. İçinde ölmeyen, dipdiri duran bir şeyler hala var.
110 syf.
·
Not rated
SIGMUND FREUD-KİTLE PSİKOLOJİSİ Freud bu çalışmasında, kitle ruhunun, yani kolektif ruh yaşamının tanımından başlayarak telkin yoluyla bireyin o ruha yapıştırılmasını, kilise ve ordu gibi iki yapay kitlenin egemenliğini, bireyin toplumla özdeşleşmesini ele alıyor.Kitle psikolojisi, kitle eylemlerinde su yüzüne çıkar; bireyi, bir kabilenin, bir ulusun, bir kastın, bir sınıfın, bir kurumun üyesi ya da belli bir zamanda bir araya gelip belli bir amaç için örgütlenmeye gitmiş bir insan kitlesinin parçası gibi ele alır. Kitlenin bir parçası haline gelen, egemenliği altına giren bireyin bilinçli kişiliği kaybolur. Kitle psikolojisinin oluşması, bireysel psikolojinin kaybolmasına, duyguların bireysel olmaktan çıkıp kolektif hale gelmesine yol açar. Aklın ve zekânın öneminin azaldığı, bireyin kitlesel ölçütlere uyum sağlayarak davranışlarında bunları sergilediği bu durumda toplumca benimsenmiş değerlere, inançlara bireysel ve grupsal düzeylerde karşı çıkıldığında toplumsal dışlanmanın gerçekleştiği, şiddetin baş gösterdiği görülür.Bir organizmadaki hücreler nasıl bir araya gelerek tek bir varlık oluşturmuşsa, psikolojik kitle de bir an için birbiriyle kaynaşmış aynı türden öğelerin oluşturduğu geçici bir varlıktır. Felsefe sevenlerin rahatlıkla okuyabileceği bir kitap 110 sayfadan olusuyor kitle ruhu, özdeşleşme, sürü iç güdüsü, ilk insan topluluğu ordu ve kilisenin kitle üzerindeki etkileri gibi bir çok konuyu ele alan bir kitap keyifli okumalar dilerim.
Kitle Psikolojisi
Kitle PsikolojisiSigmund Freud · Cem Yayınevi · 20183,384 okunma
Hayret, susuyor, itiraz etmedi. Sanırım beni kızdırmaktan korkuyor. Sosyal adalet kavramı onun için çok önemli. Hayata başlarken hakkı yenen, adaletsizliği erken öğrenen insanlarda bu inanç her zaman çok güçlüdür. Ancak bu tür kişilerin sesinin ne zaman, yani yaşamının hangi döneminde kesildiği kadar, kişiye uygulanan şiddetin dozu da burada çok önemli. Kişi doğduğu günden beri o kadar çok haksızlığa uğramıştır ki, buna isyan etmeyi bile bilmez ve kölelik ruhu giderek tüm içini kaplar. Böyle insanlar kendine saygı duymayı, kendini önemsemeyi hiç öğrenemeyenler arasından çıkar ve hep otoriteye boyun eğerler. İşte bu yüzden ezilen halklar Hitler gibi insanları destekler, adı demokrasi olan ama demokrasinin hiç uygulanmadığı ülkelerde de ısrarla onlara oy verirler. Bu kızın otoriteye isyanı, öfkesi bu nedenle hoşuma gidiyor. İçinde ölmeyen, dipdiri duran bir şeyler hâlâ var.
Sayfa 223Kitabı okudu
“Duygusal bozuklukların yıkıcı etkileri, kendi başlarına bırakıldıkları takdirde ruhun gelişimini engeller. Yaşantılarımızda çözümlenmemiş bireysel travmayı deneyimlemiş olanlarımız, kendi tahribatımızın tohumlarını taşırız. Bu Istırap, ruhu öyle bir tarzda etkiler ki bütün değilmişiz gibi görünür. Örneğin bireysel acının ürünleri olan şiddetli arzulama veya bağımlılık düzeyindeki davranış sağlıklı bir ruha özgü dışavurumun önüne bir set koyar ve hatta ruhu, onu misafir eden bedende tutsak kalabilir. Çağımızdaki şiddetin miktarı günümüzde “yanlış yoldaki“ ruhların sayısının geçmiştekinden daha fazla olduğu anlamına mı gelmektedir? Bırakın başka şeyleri, aşırı artmış nüfus ve zihni değiştiren uyuşturucu kültürü bile bu çıkarı mı destekler görünmektedir. Pozitif olan şey ise insanın çektiği israfa karşı yeryüzünün uluslararası bilinç seviyesini yükselmekte olduğunun görünmesidir.“
Reklam
180 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.