Mao’nun baskı rejimi sırasında barış dönemindeki kayıpların yetmiş milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu ölümlerin, dünya genelinde azalan şiddet tablosunun neresine oturduğu belli değildir. Sayıların tahmini, ahlaki yargılardan ayrılması her zaman mümkün olmayan karmaşık neden sonuç sorularını kapsar. Hemen ölüme yol açmayan birçok ölümcül kuvvet vardır. Bir savaş sırasında veya ertesinde açlıkta ya da hastalıktan ölenler savaş zaiyatı sayılır mı? Çektikleri acılardan ötürü hayatları kısalan mülteciler sayıma dahil midir? Maruz kaldıkları fiziksel ve ruhsal hasara yıllar sonra yenik düşen işkence kurbanları bu hesaplarda yer alıyor mu? Portakal gazına, seyreltilmiş uranyuma maruz kaldıkları için acı dolu kısacık hayatlar süren bebekler zayiat listelerinde yer bulabiliyorlar mı? Cinsel şiddetin askeri bir strateji olarak kullanılması sonucunda tecavüze uğrayan kadınlar zamansız ölürlerse ölümleri istatistik tablolarında belirtilecek mi?
Depresyon narsisistik bir rahatsızlık olarak kavranabilir. Öteki 'yle yitirilen ilişkiden ve dışarısıyla, dünyayla kopukluktan doğar. Kendi etrafında dönen ve kendi kuyruğunu ısıran narsisistik özne depresyon tehdidi altındadır. İnsanın kendisiyle eziyete varan uğraşısı, Schmitt'in diliyle söyleyecek olursak, "kendi varlık şeklinin" ortaya çıkmasına izin vermeyen bu kendine dönüklük, hayali bir dış düşman kurgusunu kolaylaştırabilir çünkü bu, kendisinin yüküyle ezilen, kendiyle yıpranan ve kendiyle savaş halindeki ruhu rahatlatacaktır. Böyle hayali düşman imgeleri bireyi, sakatlayıcı bir narsisistik kendine-dönüklükten kurtaran ve öznel bir boşluğa kaymayı önleyen, nesnelleştirilebilir bir "varlık şekli"ne kavuşturabilir. Günümüzün yabancı düşmanlığı bu tür bir boyut taşımaktadır.
Reklam
Şiddetin Ruhu
Üstben'in olumsuzluğu Ben'in özgürlüğünü kısıtlar. Buna karşın İdeal-Ben'e göre kendini tasarlamak bir özgürlük edimidir. Ancak Ben,erişilmez İdeal-Ben karşısında kendini eksikli hisseder,bir kaybeden olarak görür,suçlamalara boğar. Reel-ben ve İdeal-ben arasındaki boşlukta bir özsaldırganlık oluşur. Ben kendisiyle kavga etmeye başlar,kendisiyle savaşır. Kendini tüm dış baskılardan kurtarmış sayan olumluluk toplumu,yıkıcı obsesyonlar arasında kaybolur. Burnout ve depresyon gibi psişik hastalıklar,ki 21. yüzyılın başat hastalıklarıdır,hep kendine yönelmiş saldırganlığın izlerini taşır. İnsan kendine şiddet uygular ve kendini sömürür. Dışsal şiddetin yerini içerde üreyen bir şiddet almıştır ki ilkinden daha ölümcüdür,zira bu şiddetin kurbanı kendini özgür zannetmektedir.
Sayfa 46 - Metis
Devlet şiddetin en organize ve en yoğun biçimini temsil eder. İnsanın ruhu vardır ama devlet ruhsuz bir makine olduğu için varlığını borçlu olduğu şiddetten kendini asla arındıramaz." -Gandhi
Yaptığı kötü bir şeyden söz eden ve onu düşünüp duran kişi derinlerine indiği kötülüğü düşünüyor demektir; insan neyi düşünüyorsa onun içine saplanmıştır —insan tüm ruhuyla düşündüğü şeyin içine batmıştır; bu yüzden de hâlâ kötülük içinde yüzmektedir. Elbette o kişi düzelemez, çünkü ruhu kabalaşacaktır, yüreği çürüyecektir, bundan da öte, üstüne üzüntülü bir hava çökecektir. Ne yararı var? Pisliği öyle de karıştırsan, böyle de karıştırsan pislik gene pisliktir. Günah işlemiş olmak ya da olmamak — cennette ne yararı olabilir bunun bize? Bunları düşüneceğin zamanı cennetin coşkulu mutluluğu için inciler dizerek geçirebilirsin, işte bunun için kutsal kitapta şöyle yazar: "Kötülükten ayrıl, iyilik yap." —kötülükten bütünüyle yüz çevir; o yolda düşünüp durma ve iyilik yap. Yanlış birşey mi yaptın? Öyleyse onu doğru birşey yaparak dengele.
Payel Yayınevi
Modernitede şiddetin en merkezi topolojik kaymalarından biri psişik, yani ruhsal içselleştirmedir. Şiddet, ruhun içindeki bir çatışma biçiminde yaşanır. Yıkıcı gerilimler dışa boşalmak yerine ruhu kemirir. Cephe artık Ben'in dışından değil, içinden geçer: "Demek ki kültür, bireyin tehlikeli saldırganlık zevkinin üstesinden gelmek için onu zayıflatıyor, silahsızlandırıyor ve zaptedilmiş bir şehirdeki bir işgal gibi, kendi içindeki bir kurumun gö­zetimine veriyor." İçimizdeki bu gemleyici güç Freud'a göre, vicdandır. Şiddetin tersine çevriliş yeridir vicdan: "Hatta bir kafirlik yapıp vicdanımızın doğuşunu, saldırganlığın bir tür içe dönüşüyle açıkladık." Başkalarına karşı saldırganlık, kendine karşı saldırganlığa dönüşür. Kişi başkalarına karşı saldırganlığını ne kadar bastırmaya çalışırsa, vicdanı o denli katı ve zorlayıcı hale gelir.
Reklam
175 öğeden 161 ile 170 arasındakiler gösteriliyor.