Ve bir kasım akşamı
bir sokağın köşeşinde
narin bir kız çocuğu
bir dolu kasımpatı satacak
ve yıldızlar olacak
eski, yeşil ve buz gibi -Birileri ağlayacak
kim bilir nerede -kim bilir nerede
-Birileri bu dünyada
kasımpatı arayacak benim için
geri dönüşsüz olarak
gitmem gerekeceği zaman
Soluk bir ay dolanıyor
kentin üstünde her gece
Her gece bilge bir gezgin
tavrıyla adımlıyor yolunu
Güz yanığı bir durgun
sessizlikle örtülü her şey
ve yırtılmış bir tül gibi
savrulup duruyor zaman
Suların sesini dinle şimdi
ormanın fısıldayışlarını
usulca yarılıyor dağların göğsü
bir aşkı dinlendirmek için
Ve gözleri uzak yamaçlarda
aranıp dururken bir şeyleri
sessiz ve sakin beklemekte
bekledikçe bileylenen yürek
Belli ki dağların, denizlerin
ve göllerin üzerinden
sıyrılıp gelmektedir seher
Belli ki yakındır
doğayı ve hayatı sarsacak saat
Sayfa 45 - ben hep şiirleri hislerimle pâre pâre ederim bilirsin. bak şimdi, tüm. kesik yoksa kesilemez demektir. ihtimâl dahilinde bile değil.·Kitabı okuyor
Gece şimdi,
Bir bekçi düdüğünün bıraktığı uğultu.
Paslı yaylar, kuzgunlar, çöp yığınları,
Bavullarda oradan oraya taşınan hasretler, bizim bura.
Kırmızı bir sedirde uzanıp/uyuyup,
Başka bir ülkenin sabahına uyandırır bizim bura.
Uykuysa, aklıselim düşleri bozbulanık eder.
Sonra siler.
O an paklar bizi hasretin soğuk sabunu.
Unuturum sanırım her şeyi,
Düşüncelerim, "kavgayı" yanlış yerden anlayan
rejim karşıtı işgalci gibi basar beynime ağrıyı.
Geriye ne mi kalır?
Paslı bir yaşam kalır,
Çivisiz duvardan dökülür kalır.
Ve ortasında
adını unutmuş
bir bahçe kalır.