"Bir denklem düşür sonra
İki bilinmeyenli bir şehre
Çatlaşın göğsü bir aşığın
Kadrinin kadim ağrısı
Zarf-i yara olarak kalsın
Dilinde adım
Zülfünden yaralar eksilt
Dizelerimden..."
İbrahim Kılıç
~•~
Gökyüzüne bak ve denize, dağlara bir de. Yavaşla biraz. Bulutları dinle, yapraklara anlat, dalgalarla dertleş. Yağmur yağarken ellerini iki yana aç, başını göğe tut, bir şiir oku. Kar yağarken de vaziyet aynı, şiir üç olacak.
~•~
Ey yâr-ı kadîm-i bî-mürüvvet
Senden edeyim biraz şikâyet
Reddetmek için aratma hiç laf
Yok sende birazcık insaf
Sen bizden utanma mektubunu kes
Biz bekler iken gârib ü bîkes
Yaz sonra da bir buçuk sahife
Envâ'-ı bahâne vü lâtife
Benden yana bakma hiç kusûra
Ben burada yabancıyım şuûra
Ünsiyet edince Avrupayla
Sarhoşluğa başladım birayla
Deryâ gibi raksa rağbet ettim
Kızlarla temâsa rağbet ettim
Bir bar köşesinde postumuz var
Birkaç sarı saçlı dostumuz var
;)
Edmund Burke, Macaulay ve Clive'in daha önce verdiğimiz konuşmalarında ve yazılarında Kumpanyanın ne kadar kötü bir idare sergilediği ortaya konmuştu. İngiliz Kraliyetinin kendi 'mücevherine' el koyması ise meseleye farklı bir boyut katmaktadır. Kraliçe Victoria'nın 1858'deki beyannamesi ile İngilizler, Hindistan'daki
Zaman geçti ve dünya değişti; Yedi Vaaz bir zamanlardaki katibi için bir hayret ve merak nesnesi olarak kalmayı sürdürdü. On üç yıl sonra uzak California'da, ölüler bir kez daha hararetli hayranına "geri döndü". Kudüs'ten değil, Zürih'ten geliyorlardı ve Rascher Verlag yayınevi tarafından Erinnerungen Traume Ge danken von
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir.
_Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
İsa da gelmişti
Arkasında bir fosfor çizgisi
Musa da gelmişti
Mermer levhalar dikilmişti
İbrahim de gelmişti
Çevresi ateş bir çemberdi
Zeytindi sağı Kudüs'ün
Solu volkandı
Ciziri, yazdığı Dîwan'la Kürt dilinin bir edebiyat dili olduğunu ilk olarak ortaya koyan mutasavvıf bir şair olarak kabul edilmektedir. Onun şiirinin kalitesi ve sufi anlayışındaki derinliği, şiirine üstün bir yer kazandırmıştır. Ve aynı zamanda Diwan'ı hem kendi ana dilinin kadim Doğu dilleri arasında yer almasını sağlamış hem de tasavvufi anlayışın şiir formatında Kürt dilinde ortaya çıkışın ilk örneğini vermiştir. Cizîri, tasavvufi anlayışın şiirle ifade edilişinin Kürt dilinde öncülüğünü yaparak, ortaya koyduğu şiirin tarz ve içeriğini bazı yönleriyle daha da ileri götüren Feqiyê Teyran ve Ehmedê Xanî gibi şahsiyetlerin yetişmesine zemin hazırlarmıştır. Yani Cizîrí, tasavvufi şiirleriyle büyük bir çevreye hitap eden dönemin en mükemmel şairlerinden birisidir..
- "(...) Allah, Resûlü ve Mürşid, “birbirine karıştı” gibi mi geliyor?
“Onu sen atmadın, Allah attı!” buyurulan, -Allah’ın buyurduğunu- hatırlayınız… [...] Benden bir 1986 tarihli şiir: “Aslı saklıyor delil / Sesin sözden bir başka / Bahanede sarhoş dil / Hizmet ederken aşka!”…
Yavuz Sultan Selim, “ideal devlet reisi” şahsiyeti olarak, REMZ şahsiyettir... Kılıcını şiir kınında saklayan...
“Şiir idrakı” dilinden anlayan beri gelsin!..