Öncelikle yazara teşekkür ediyorum kitabı gönderme inceliğinde bulunduğu için. Kitap hakkında değişik fikirlere sahibim ve bunlar sürekli çelişiyor kafamda.
İlk önce şiirden hoşlanmadığımı ve şiir tadında yazılmış hikayelerden neredeyse nefret ettiğimi belirteyim.Yine de yazarın dili fena değildi. Yapmacıktan çok özgün bir havası vardı. Bu kadar
...
ben de çıksam bu şiirden
şehrimi ve şehrimin ahşap evlerini
sadrazam avlularını, turistik balkonlarına
mabeyinci koridorlarıni
bırakıp da gitsem bir sabah
acaba şehrim arar mı beni
evler, odalar gelir mi peşimden
yas tutar mı yokluğuma sokaklar
sabah ,elinde son şiirimin
el değmemiş taze tadı ve körpe hüznüyle
gögumden geçer kuşatır mı şehrimi
kimse aramaz beni ve ben saklanamam
sabah pencereyi açtım mı şehir başlar
birer birer ışıklarını söndürür evlerin
şehvet afişleriyle doldurur gökyüzünü
profilden resimlerimi çizer han duvarlarına
şiirimi perçinler ve soluğumu tazeler
Içindeki sessiz parlaklık
Elini kestiğin bir yerlerden görünür
Söz gelimi bir tırnak kenarında
Kalbini anlatırken kalbinde
Bir şiir okurken şiirden sızan kanda
Öyle ki
Gözlerin maviyse de pembeyle bakarsın bana
Kalır aklımda
Çünkü o
Ekim günleriyle aralıksız boyanan
Bir ırmağın durgun sesidir
Iyi ya, ekimdir işte, kasıma ne kalmıştır şurada
Yani bir çay ocaginin başında
Bir adam şekerlere çocukluğunu sevdirir.