Benim hayatım bütün hayatlardan oluşmuş bir hayattır.
“ Benim anılarım, hayaletlerle dolu bir galeridir. Benim hayatım bütün hayatlardan oluşmuş bir hayattır. Bir şair hayatıdır.” Bu cümleler ile başlar 20. yüzyılın en büyük şairlerinden biri olan Şili’li Neruda anılarına. Çocukluğunun ve ilk gençliğinin soğuk gecelerine, ailesi olan ilişkilerine, ilk şiirlerini yazdığı okul yıllarına ve bir sömürge
Badiou, şiiri “şiir şiiri” olmaktan, felsefeyi de şiir felsefesi olmaktan kurtardığını iddia eder. Ama bu yalnızca görünüşte doğrudur. Zira onun çözümlemesinde gizem eninde sonunda bir metafordur; felsefe onda “şiirin düşüncesini”, yani şiir tarafından iki kere söylenmiş olan hakikat olayının düşüncesini, imge olarak bulur: durmaksızın diğer yanına geçilen sığ bir akıntının birbirinden ayırdığı ilkenin olumlaması ve metaforun şeffaflığı.
Yalnızca tüm sanatların en mükemmel bileşiminin, şiirin müzikle şarkıda, şiirin resimle dansta bir bütün haline gelişi ve bu ikisinin birlikte yeniden sentezlenmesiyle ortaya çıkan en komplike tiyatro gösterisi olduğunu belirtmek isterim. Antik dönem draması böylesi bir tiyatro gösterisiydi ve bundan geriye yalnızca bir karikatür kaldı bize: opera. Opera, yüksek ve soylu bir stilde hem şiir sanatı açısından hem de rekabet halindeki diğer sanatlar açısından bizi yeniden müzik ve şarkıyla birleştirilmiş antik drama performanslarına geri götürebilir.
Müzik, şarkı, dans, diğer tüm drama türleri gibi yalnızca kamusal yaşamda varolabilir ve ancak böyle bir yaşamda birleşebilir. Kamusal yaşam yok olduğunda ise, tüm halkın politik ya da törel bir bütünsellik olarak tüm formlarına iştirak ettiği reel dışsal drama yerine, yalnızca içsel, ideal bir drama halkı birleştirebilir. Bu ideal drama dinî âyin ya da ibadettir; çağdaş dünyaya kalan tek hakiki kamusal eylem türü budur ve böyle olmasına rağmen sonraları değerden düşmüş ve alanı daralmıştır.
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun.
_İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir.
_Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur.
_İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz.
_Yanlış anlayanlar tarafından