Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
On yedinci yüzyılda bütün Fransız aydınları saray etrafında toplanmış, ‘Akademi’ kurulmuş, dil ayıklanmış ve strüktür bakımından, zamanımıza kadar, büyük bir değişiklik geçirmeden devam eden Fransızca billurlaşmıştır. Lise tahsili gören her Fransız Moliére'i, Corneille'i aşağı yukarı anlar. Yeni harflerin kabulüne kadar her idadi mezunu Türk de Fuzuli'yi, Baki'yi, Naima'yı rahat anlardı. Kaldı ki şiirin her edebiyatta kendine has bir dili vardır. Valéry'yi, Mallarmé'yi, kaç bahtiyar anlar? Hangi Fransız aydını bir "Légende des Siècles"i lügat karıştırmadan, bütün kelimeleri, bütün imajlarıyla kavrayabilir? Bu bir kuşak meselesi değil, bir kültür meselesidir.
Sayfa 70 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Zaman, insanoğlunun en girift meselesi, dâvaların dâvası, vâkı’âların vâkı’ası... Ve onun da vâkı’âsı zaman denilen taksimatlı oluş çizgisi üzerinde meydana geliyor. Zaman, en büyük bilmece! Onu şimdi fikirden evvel hisle ve bir şiirle anlatmaya çalışalım. Benim bir manzumemden birkaç kıta... Bu şiirin bir hususiyeti var; zaman bir tempodur, bu şiirde de böyle bir âhenk araştırılmıştır. “Nedir zaman, nedir? Bir su mu, bir kuş mu? Nedir zaman nedir? İniş mi, yokuş mu? Bir sese benziyor Arkanız hep zifir! Bir sese benziyor Önünüz tüm kabir! Annesi azabın Sonsuzluk şarkısı Annesi azabın Cinnetin tıpkısı. Zamanın çarkları Sizi yürütüyor Zamanın çarkları Beni öğütüyor. Kime kaçsam ondan Ha yakın, ha ırak Kime kaçsam ondan Ya semâ, ya toprak...”
Reklam
3 Mayıs Meselesi Hakkında Konferans Metni
3 Mayıs mânâsına gelince: Tarihimiz içinde bir uyanışın başlangıcı olmak bakımından mühimdir. Batı medeniyetine giriş hareketi olan fakat yanlış anlayış ve tatbik ediş yüzünden bir aşağılık duygusunun teşekkülüne sebebiyet veren Tanzimat'tan beri kendimizi inkârda çok ileri gittik. Hattâ medeniyetlerin ülkelere hiçbir gümrüğe uğramadan
Şiir hakkın emrinde olmalı. Rızâ-yı Bâri'yi gözetmeli. Bunu başarmak elbette zordur. Şiir esrarlı bir saha. Oraya girince sadece Rahmanî etkiler altında kalabilmek, sadece bu etkinin verimlerini şiire giydirebilmek bir nasip meselesi. Şiirin alanına nefsanî olanlar ve şeytanî olanlar da dahildir. Şair bunlardan kendini koruyabildiği ölçüde korumalı. Benim bunları düşünerek yazdığım birtakım şiirleri "keşke yazmasaydım" dediğim olmuştur. Mümin şair olarak da yazdıklarımdan sorumlu olduğumun bilincindeyim. Yazar, yazar olarak yazdıklarından sorumludur elbet ve bunlardan da sorulacaktır. Yazmanın hangi sahada olursa olsun vebali vardır. Büyük bir mesuliyet... Yazarken pürdikkat olmalı. Bu söylediklerim yeterli sanırım.
Şair ve Şiirde Tepki!..
Şair Nurettin Durman, “Şiirin zorbalığa, katliama, soykırıma, haksızlıklara, adaletsizliklere tahammülü yoktur” der. Fakat hangi şiirin? ... 1960’lı yıllara kadar bu coğrafyalara ilişkin hiçbir siyasetimiz olmadı. Çünkü Çağdaş Batı’ya yetişmek, onu yakalamak ve hatta bu aileye girebilmek için varımızı yoğumuzu ortaya koyduk. Dolayısıyla kamuoyunun Filistin diye bir meselesi olmadı; şairler hariç... Sadece Filistin değil, Eritre, Arakan, Afganistan coğrafyası ile de...
8.34-41) Düşünülebilen (kavranabilen) şey ve odur düşüncesi, aynıdır çünkü bu olmadan, yani içinde ifade edildiği (veya ifşa edildiği) şey (yani dayanılan veya ilgili olunan şey) olmadan, düşünceyi bulamazsın. Hiçbir şey, olandan ayrı olarak mevcut değildir veya mevcut olamaz, zira kader onu bütün olarak ve hareket etmeyecek bir şekilde
Reklam
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
Günde en az on sayfa okumayan bir insanın acınacak halde olduğunu yazar. Kitapla hayatı birbirinden ayırmamasını öğütler. Bazı kitaplar vardır ki hayatı pembe gösterirler, bunlar yalancı kitaplardır. Bazıları hayatı bir çıkmaz yol gibi gösterirler, bunlar ümitsiz kitaplardır. Bazıları vardır ki onlar yalan söylemeyen, ümit dolu kitaplardır. Davası ve meselesi olmayan kitapları önemsemediği yazar. Bütün büyük kitaplar, roman, şiir filan, insanların karşısındaki bir davayı, bir meseleyi ele alan, onu edebiyat çerçevesi ve kanunları ve imkânlarıyla halle çalışan kitaplardır. Bu dava ve mesele ne kadar insana yakın, ne kadar kendi devrinin ve hiç olmazsa, yakın geleceğin, davası ve meselesi olursa, o kadar büyük ve değerli olur. Davası olan kitap, kavgası olan kitap demektir. Kavgasız kitap, hareketsiz kitaptır; hareketsiz kitap ise ölüdür. (Nazım Hikmet'in bir mektubundan.)
Sayfa 247Kitabı okudu
Aslında bu kasvetli dizeler kendine özgü şifrelerle melan­ koli kadar bıkkınlık ve isteksizlik de ifade ediyor olabilir. Milton şairleri simgeleyen defne ve mersin ağaçlarının ol­ gunlaşmamış yemişlerini koparmak zorunda olmaktan bah­ settiğinde, büyük bir şair olma yolunda yaptığı ruhani hazır­ lıkları bu ağıtı yazmak için yarım bırakmak
Sayfa 42 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Aslında bu kasvetli dizeler kendine özgü şifrelerle melan­ koli kadar bıkkınlık ve isteksizlik de ifade ediyor olabilir. Milton şairleri simgeleyen defne ve mersin ağaçlarının ol­ gunlaşmamış yemişlerini koparmak zorunda olmaktan bah­ settiğinde, büyük bir şair olma yolunda yaptığı ruhani hazır­ lıkları bu ağıtı yazmak için yarım bırakmak
Sayfa 42 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
SANATI ÜZERİNE DÜŞÜNMEK...
Meselâ şiir: "Fert - toplum" meselesi gibi girift bir mevzuda işin alfabesinden habersiz fikir tüysüzü, "toplumcu" şiirler yazar. Veya "fikirden süzülmüş şiir" edasında, şiirin tabiî yapısında olan müphemlik, gizlilik, gölge unsurları, keleşliğinin avantajı gibi kullanır. Anlayan ve "tenkid şuuru" olan için hemen anlaşılan bu husus içinde bulunduğumuz kültür ikliminde ve özellikle iyi niyeti safdillik sanan çoğunlukça anlaşılmaz... Bu bakımdan özellikle bizim toplum açısından şunu bir ilke hâlinde söyleyebiliriz. - "Fikirden süzülme şiirinden önce, mücerret mânâda sanat kumaşını gösterecek fikrini görelim! Müphemlik, gizlilik ve gölge unsurları içinde gûya sanatının sırma saçlarını vehmettirirken, fikre geçince altından birdenbire dazlak kafalı acuze suratı çıkan sanatkâr(!)ları gördük..."
Sayfa 175 - 5.Levha, -Noktalamalar-, İBDA Yayınları-Kitabı okudu
Bir rizikoyu yüklenmeyen şair geriletici bir şiire emek veriyordur. Kendi sahiciliğimizi haziran gibi ölmekte aramakla, partizan gibi ölmekte aramak arasında bir ayrım gözeterek yola çıkmıştık. Bugün Türk toplumu adına hangi rizikoları yüklenmemiz gerektiği hususunda açıklığa varmak yine şiirin meselesi.
Orhan Veli'nin şiiri ne milli edebiyat kaygısı güdüyordu ne ideolojik arayış içindeydi. Tek meselesi insandı. Aynı zamanda şiir de mana aranmasına karşıydı, bu yüzden kafiyeyi ve sesi reddediyordu. Bir fikir söylemek şiirin değil düzyazının işiydi.
Sayfa 61 - Doğan Kitap, 1.baskı/Ocak 2021Kitabı okudu
47 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.