Bir şiir gördüğümde
Sana benzetiyorum bazen
Sarılsamda yetmiyor…
İçimden yazıyorum
Uzun gece batımını ;
Saçlarının tellerine
Ne yapayım !
Başka şiirlerde
İçime sığdıramıyorum seni…
**** Spoiler içermeyen ama çok da kişisel bir incelemedir :)****
Ömrüm boyunca elime Necip Fazıl Kısakürek kitabı almadım. Bazı şiirlerini ordan burdan ve dahası sosyal medyadan işitmiştim. Siyasi çizgi ve kişiliğinin çok sert noktaları olduğunu düşünüyordum ve mesafeli duruyordum. Açık konuşmak gerekirse bu kitap kütüphanemde süs biberi gibi duruyordu. Daha da kişisel bir şey söyleyecek olursam ''visal'' kelimesine karşı acayip bir zaafım var. Hani insanın bir kelimeye aşık olabileceği mantığı aklıma yatmış olsa. Ben bu kelimeye aşığım diyebilirdim. Neyse kitabı okurken bazı şiirlerde bu kelime geçtikçe, kalbim de gerçekten tarifini edemeyeceğim bir his belirdi. Bunca şiirin arasında bir tanesi mi manasız olmaz, bir tane '' bu şiir kötüymüş'' diyebileceğim şiir çıkmaz. Kelimeler ile oynamak veya kelime cambazlığı dedikleri bu olsa gerek. Bir de bir şey söyleyeceğim, içimde kalmasın. Herkesin kendi düşüncesidir lakin, bu kitaba 1 puanı reva gören zihniyet siyasi düşünüyor ve fesatlanıyordur. Gitsinler küçük iskender okusunlar onları o paklar çünkü...
ÇileNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 201820,9bin okunma
Kalbim acıdı, dizeler bulanık göründü gözlerime..
Öncelikle kitabın giriş kısmında yazarın eşine ait bir söz var, onunla başlamak istiyorum incelemeye.
"Babanız içerde şiir yazıyor diye
çocuklarımı sessiz ağlattım ben."
(Hatice Erbaş)
Bu söz yazara, eşi vefat ettikten sonra bir yakını tarafından aktarılmış. Yazar bu söz hakkında şunu söylüyor: Beni darmadağın etti. Bu iki dize benim odada yazdığım tüm şiirlere bedeldir.
"Yaşıyoruz Sessizce" ismi kadar bu kitaba yakışacak başka isim düşünemiyorum. Çünkü yazar eşinin hastalık süreci başlangıcında ve devamında yazdığı şiirlerde ne kadar aşk dolu ne kadar zarif ve Ömür Hanım olmadan ne kadar yaşanamayacağını anlatmış. 45 yıl evlilik hayatının izlerini işlemiş şiirlerine. Tek bir kadın sevmiş ve sevmeye devam etmiş mezar taşında bile. O şiir yazmak için bir kadından başka bir kadına yönelmenin gerekli olmadığını, duygular içtense sevilen insanın nefes almaması bu duyguları azaltmayacağını hatta körüklenen közler gibi sürekli yenileceğini göstermiş. Bazı kısımlarda gözyaşı dökmeden geçemiyor insan, teşekkürler bu duyguları yaşattığın için güzel insan..
Son olarak kitap hakkında bilgi edinmek için linkteki videoda 15.47 dk dan itibaren izleyebilirsiniz şairin kendi dilinden.. İyi okumalar
youtu.be/uASiGVYZBOs
Yaşıyoruz SessizceŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201612,8bin okunma
Siz hiç sığınacak bir liman aradınız mı? Pişmanlıklar, ayrılıklar, ölümler, aldatılmalar, yalanlar, bunalımlar, kalabalıklar sizi yorduğu, ruhunuzu yıprattığı zamanlarda bir limana sığınmak istediniz mi? Her şey üstünüze üstünüze geldiği vakit sığınacak hayalleriniz var mı? Her hayal aslında bir liman mı? Peki bu kitaptan yardım almak ve ona
"Herkes için ve hiç kimse için bir kitap!"
Böyle karşılıyor eser sizi.
Daha o an anlıyorsunuz içine atılacağınız maceranın hiç de kolay bir macera olmadığını...
Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Eseri elinize alıp, okuyup bitireyim şeklinde başlamanız oldukça yanlış olacaktır. Bunu akıcı değil anlamında söylemiyorum kesinlikle.
Beni uzun zamandır bu kadar etkileyen bir şiir kitabı olmadı. Kitaptaki şiirler o kadar derin ve duygu yüklü ki, üzüldüğümde bile gözyaşımı kolay kolay göstermeyen ben bazı dizelerde kendimi gözleri dolmuş halde buldum. Bunu yapmak kolay bir şey değil ve ustalık gerektirir.
Kitabın yazarından bahsetmek istiyorum ilk. Kendisi -
İlk ve belkide son incelemeyi yapıyorum bu kitap halkında. Ve belkide kimse okuyamayacak bu kitabı bir yerlerde bulup alamayacak. O yüzden bir şey bırakmak istedim. Bir zamanlar buradaydım diyebilirim...
Keyif alarak ve bangır bangır bağırarak okuduğum bir eser oldu. Her cümle içinde ve her kelime ayrı bir incelik ayrı bir sanat taşıyor içinde. Şair kimi zaman bir milliyetçi kimi zaman bir komünist olacak buldum. Buram buram Anadolu kokan bir kitap. Aşk ölüm kadın ve doğa Ve anadolu özellikle işlenen konular arasında. Ve bir de şair özlem duyuyor eski yiğitliklere. Kahramanlara ve kahramanlıklara. Eskinin ya da döneminin insanına. Bozulan birçok şeyin farkında bozulan erkekliğin bile... belkide bu yüzden kahramanlık böyle coşkulu ve sevgili geldi bana. Gaza getiriyor şiirleri ve istemeden de olsa kendinizi yüreğin coşkusunda buluyorsunuz.
Şiirlerinde yalınlık ve sadelik ön planda zaten üslup olarak halk edebiyatının izinde gidiyor desek yanlış olmaz. Belki bu yüzden sevmeyeceğim düşündüm ama şiirler öyle harekete geçirdi ki beni 1 aydır okuduğum o kötü kitaplardan sonra bu ilaç gibi geldi. Kadın Anadolu kadını mert ve yiğit ve ana yeri geldi mi... Ama bunlar beğenilmeye layık Rupiyi beğenin siz :) Erkeklerde şimdi şiirlerde ve romanlarda feminen bir kimliği bürünüyor... Kimliksizleştirme çabası büyük bir hızla devam ederken. Bence kurtuluş ya bunu değiştirmek ya da eskiyi okumak. Yeni tamamıyla bozulmuş.
Stefan Zweig'in ölmeden evvel yazdığı ve tamamlayamadigi tek kitabıdır. İnsan böyle bir eserin tamamlanmamasına üzülüyor tabi. Ama kitabın son sayfası bittiğinde hani bazı siirlerde olur ya şair son cümleyi eksik bırakır okur oraya kendi hissini koyup düşünsün diye bu kitapta öyle olmuş. İçerik olarak savaş karşıtı bir kitap. Gerçi Zweig okuyanlar bu karşıtlığı neredeyse tüm eserlerinden bilir. Bir kadın gözüyle anlatıldığı için de duygu yoğunluğu biraz daha fazla olmuş.
Keyifli okumalar diler, böyle güzel bir mecrayı bizlere sunduğu için 1K ekibine teşekkür ederim.
ClarissaStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201713,6bin okunma
Herkese merhabalar. Öncelikle tüm okurlara şiir ve sanat dolu günler dilerim.
Yorucu geçmesine karşın fazlasıyla gururlu ve özel hissettiren iki imza gününün ardından, siz değerli okurlara kitabıma içkin bir inceleme yazısı kaleme almak istedim. Yazımı okuduktan sonra "Bir Sancının Panoraması" ve "Dünya Bulantısı" kitaplarıma