Vazgeçtim sonunda hep tura gelen uğur paramdan
Yazık, hiçbir şair bir çiğ tanesi kadar bile sızamadı kağıda
Kayıp şiirlerim gül resimleridir şimdi
Yazık, bir son mektup bile bırakmadan gitti...
Semerkant civarında dolaştığımda harabeler gördüm; üzerlerindeki yazıtları kimse çözemiyor artık. Kendi kendime sordum: Bir zamanlar burada yükselen şehirden ne kalmış geriye? İnsanları geçelim bir kalem, onlardan daha fani yaratık bulunmaz zaten, ama uygarlıklarından geriye ne kalmış? Hangi hanlık baki kalabilmiş, hangi ilim, hangi kanun, hangi hakikat? Hiçbiri. O harabelerde ortalığı karıştırıp durdum, ama bir çömlek parçası üzerine oyulmuş bir yüz ve bir duvar üzerinde kalmış bir resim parçasından başka bir şey bulamadım. İşte benim sefil şiirlerim de bin yıl sonra, çömlek parçalarına, sonsuza dek toprağa gömülmüş bir uygarlığın kalıntılarına dönecek. Bir şehirden geriye, yarı sarhoş bir şairin onun üzerinde dolaşan umursamaz bakışlarından başka bir şey kalmaz.