Bu sıkıntı hissi ne zaman bitecek acaba Ne yapsam üstümde bir burukluk var Çayı çok severim.Kaç gündür tat aldığım yok. Ne yapsam dalıp gidiyorum. Etraftakiler gülmeyi unutunca İnsan kendini de unutuyormuş. Herşeyden uzaklaşmak en iyisi de. Düzeliriz umarım. ★★★★★★★★★★ 🌙 İyi geceler 🌙 ★★★★★★★★★★
bir bunalım hali, kendiliğinden gelen bir sıkıntı. sessizlikte gizlenen bir çok sorun, gölgeliyor yine sevdayı. bu uzaklaşan hiçliğin sesi mi yoksa, dar ağacına yol almış; umudumun son haykırışları mı? bitecek mi peki her şey?
Reklam
TEDBÎRE TAKDÎR UYMUYOR
"Sakarya Muharebesi devam ederken siperde Selami Efendi, Mahir Efendi'ye vasiyetini söyler: --Yenge için vasiyetin yok mu? --Yok, o vazifesini bilir. --Benim var. --Buyur. --Başkasıyla evlenmesin. Selami Efendi bir an sustu. --Evlense bile lütfen yeni kocasına ut çalmasın. (gene bir an durdu) --Çalsa da hiç olmazsa, "neyleyim takdire tedbir uymuyor" şarkısını söylemesin." ( Bir Mülkiyet Kalesi - Kemal Tahir) Şimdi parçada sözü edilen Udî Afet Mısırlıyan'ın bestelediği, Zeki Müren'in de söylediği şarkının sözlerini okuyalım. Kul istediği kadar tedbir alsın, Allah'ın takdiri tedbire uymuyor. "Nâle-i can-gâhı cânan duymuyor Neyleyim tedbîre takdîr uymuyor Derd-i mihnet tende rahat koymuyor Neyleyim tedbîre takdîr uymuyor Çok tabîbe ettim arz-ı ihtiyaç Bulmadım derd-i aşka hiçbir ilaç Etmedi bahtım felekle imtizaç Neyleyim tedbîre takdîr uymuyor" *Nâle-i can-gâhı: Can evinin iniltisi, feryadı. *Mihnet: Sıkıntı, zorluk, üzüntü, belâ. *İmtizaç: İyi geçinme,uyuşma, anlaşma.
Tertipsiz bir başlangıç bu yine. Beklenmeyen bir sıkıntı değil duyulan veya gidilen yolların ulvi bir amacı yok. Bu devrin tüm hissiyatı derdest edilmiş ve kalıp gibi dökme duygular, öyle ağır duygular ki, kimsenin içinde kıpraşmıyor artık. Bir sonraki bardak için şimdiden teşekkür ederim. İnceliğin doğurduğu sahici kıvranışlar ve yürümek istekleri olmadığı gibi, karar almak boka selam vermek kıvamında artık. Özür dilerim. İki adım sağa ve tekrar sola. Şimdi bir kadın, dinç ve başarılı sergiliyor kendini. Canice değil sevgimiz, fakat bir anlamı da yok. Yani yarını ve dünü birbirine bağlamayan bir anlam bu. Düzenli bir zırva ve umursamazlık, ağaç altlarında veya gürültülü lokantalarda mide bulandırırken kısa süreli hazlar vermiyor değil. Renkleri ve detayları abartmak bir anlayışın kollarını ve boynunu yaralaması gibi. Bir ruh işi ve kesinlikle gizemli veya anlaşılmaz değil. Belki sadece tarif edilemez. Burası insanların acziyeti ve kibri ile kaplanmış bir fırın tepsisi gibi. Gittikçe ısınıyor, ısınıyor ve sonra patlıyor. Şarkılar ispatlıyor. Diş izleri, mideler ve bağırsaklar, detaylar detaylar...
408 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
spoilerli yerlerin basi ve sonunda uyari var
bu kitabi begenmeyen ucubeler hemen defolsun gozum gormesin onlari. (saka fikrinize saygi duyuyorum) apollon'un bencil dusuncelerine asiri sinir olup yarim biraktigini soyleyen kirk bin tane okur gordugum icin korkmuyor degildim ama ben sinir olmaktansa komik bulacagima inandigim icin yine de aldim (her turlu alacaktim da iste,,) ve sonuc
Gizli Kahin
Gizli KahinRick Riordan · Doğan ve Egmont Yayıncılık · 2018522 okunma
Yitirilen her şeye gelen bir musibet, elde edilemeyen her şeyin yol açtığı bir hasret ve üzüntü, yok olup giden her şeyi görüp gözlemenin sebep olduğu bir hüzün ve sıkıntı, her güvenliğin sonunda da bir korku vardır. [23] Zira korkan kimsenin kafası meşgul, kalbi de huzursuzdur. Bu yüzden diyoruz ki, dışardan gereksiz şeylerle kendini oyalayanın ebedi hayatı yıkılır , fani dünyada yaşantısı stresle geçer , hastalıkları artar ve acıları dinmez.
Reklam
FERDİN HATASI CEMİYETE DE TESİR EDER
Bazı günahlar vardır ki zararı umûmî olur. Sebep olacağı fitne ve kargaşa, meydana getireceği sıkıntı ve musîbet, yalnız o günahı yapan, ilk başlatan ve bu sûretle kendine ve başkalarına zulmetmiş olan zâlimlere münhasır kalmaz da kurunun yanında yaşı da yakar. Bir şahsın hatâsı, koca bir orduyu perişan edebilir. Ashâb-ı Kirâm’dan Numan bin Beşîr radıyâllahü anh, minberden Müslümanlara şöyle nasihat etmişti: “Ey insanlar! İçinizdeki sefih kimselerin kötülüklerine mâni olun. Ben, Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’den şöyle işittim: (Ey insanlar! Şimdi bir düşünün.) Denizde seyir hâlinde olan bir gemideki birtakım insanlar, geminin odalarını paylaşıyorlar ve herkese bir mekân düşüyor. Bu geminin en alt katındakilerden birisi, eline bir balta alıp geminin tabanını delmeye çalışıyor. Diğerleri, o kimseye, ‘Ne yapıyorsun?’ diye suâl ettiklerinde o, ‘Burası bana ait, burada istediğimi yaparım.’ diyor. Gemidekiler, o kimsenin ellerini tutarak ona mâni olurlarsa, hem gemidekiler kurtulur, hem de o kimse kurtulur. Fakat hiç kimse o kişiye mâni olmazsa gemi batar ve hem gemidekiler boğulur, hem de o kimse boğulur.” Bu husûsla alakalı olarak Ebu’l-Fâruk Süleyman Hilmi TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) Hazretleri de “Her koyunu, kendi bacağından asarlar, sözü yanlıştır. Dinimizde neme lâzım demek yok. Bana lâzım demeli.” buyurmuşlardır. Bundan anlaşılır ki; umûmî fitne, yalnız asıl cürmü işleyen zâlimlerin cezası değil, aynı zamanda korunmayıp onun yapılmasına mahal veren gafillerin gafletlerinin de cezasıdır.
FERDİN HATASI CEMİYETE DE TESİR EDER
Bazı günahlar vardır ki zararı umûmî olur. Sebep olacağı fitne ve kargaşa, meydana getireceği sıkıntı ve musîbet, yalnız o günahı yapan, ilk başlatan ve bu sûretle kendine ve başkalarına zulmetmiş olan zâlimlere münhasır kalmaz da kurunun yanında yaşı da yakar. Bir şahsın hatâsı, koca bir orduyu perişan edebilir. Ashâb-ı Kirâm’dan Numan bin Beşîr radıyâllahü anh, minberden Müslümanlara şöyle nasihat etmişti: “Ey insanlar! İçinizdeki sefih kimselerin kötülüklerine mâni olun. Ben, Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’den şöyle işittim: (Ey insanlar! Şimdi bir düşünün.) Denizde seyir hâlinde olan bir gemideki birtakım insanlar, geminin odalarını paylaşıyorlar ve herkese bir mekân düşüyor. Bu geminin en alt katındakilerden birisi, eline bir balta alıp geminin tabanını delmeye çalışıyor. Diğerleri, o kimseye, ‘Ne yapıyorsun?’ diye suâl ettiklerinde o, ‘Burası bana ait, burada istediğimi yaparım.’ diyor. Gemidekiler, o kimsenin ellerini tutarak ona mâni olurlarsa, hem gemidekiler kurtulur, hem de o kimse kurtulur. Fakat hiç kimse o kişiye mâni olmazsa gemi batar ve hem gemidekiler boğulur, hem de o kimse boğulur.” Bu husûsla alakalı olarak Ebu’l-Fâruk Süleyman Hilmi TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) Hazretleri de “Her koyunu, kendi bacağından asarlar, sözü yanlıştır. Dinimizde neme lâzım demek yok. Bana lâzım demeli.” buyurmuşlardır. Bundan anlaşılır ki; umûmî fitne, yalnız asıl cürmü işleyen zâlimlerin cezası değil, aynı zamanda korunmayıp onun yapılmasına mahal veren gafillerin gafletlerinin de cezasıdır. İSİMLERİMİZ: Erkek: Hilmi, Kız: Hafîze 17 Nisan 2024 Fazilet Takvimi
HAVUZ BAŞI Beyazıt Havuzu'nun kenarındaki kanepelerden birine oturmuş sizi bekliyorum. Yaşını almış bir adamın yirmi yaşındaki çocuk kederlerini, sevinçlerini yaşaması ne demektir, diye düşünüyorum: Belki, bir geç olma hadisesi. Belki de bir çeşit hazları, kederleri, çocuklukları uzatma temayülü. Ama bu uzayan yaz, kışın gelmeyeceğine alamet
"Sıkıntı yok." diye bir şey yoktur. Kadınlar öldürülmeye, çocuklar istismar edilmeye, işçiler çalışırken ölmeye, insanlar bir savaştan kurtulmaya çalışırken denizlerde boğulmaya, ormanlar yanmaya, balıklar kıyılara vurmaya, canlı türleri yok olmaya, gezegen mahvolmaya devam eder... Utanılacak kadar başarısız olan bu sistem, utanmazca devam eder... Sonra da karşılaştığımız vahşi bir şiddet karşısında rahatlıkla " Bu yaptığını hayvan yapmaz" deriz. Ne büyük ironi... Hayvan zaten yapmaz, yapamaz, bütün bu saydıklarımı zaten biz insanlar yapıyoruzdur.
Reklam
Sen yoksan, sorun yok, sıkıntı yok. “Sorun her neysek odur.” ~ Schopenhauer. “Daha derinlerde sen diye bir şey yoktur.” ~ Buddha.
Alay etmiyorum. Siz anlamıyorsunuz, hepsi o kadar... Aslında anlayacak bir şey de yok ve bütün sıkıntı da işte bundan doğuyor. Ama inanın, bana sizin için... Neyse, her şeyi anlamamak daha iyi... Bütün bunların bir düş olabileceğini aklınıza hiç getirdiniz mi?
Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki... Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı... Kimsenin kimseyi anlamadığı bir
Kendini sevdiğini sanmak ve kendini sevmek
Çirkin görünüş deyince aklınıza ne gelir? Belki sivilceler, belki çok kilolu olmak, belki de fazla zayıf olmak... Genelde toplum hangi özelliklerin çirkin olduğu konusunda uzlaşır. Bu da bazı insanların kimse tarafından beğenilmemesine neden olur. Elbette beğenilmek insanın doğal bir arzusu, her ne kadar başkalarının gözüne hoş gözükmek gibi bir
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.