“En korkutucu sorular insanlarla ilgili olanları. En güzelleri de öyle.”
“Mutluluk bana göre değil galiba,” dedi Jude…
“Hakettiğimiz ailelerde doğmuyoruz.”
“Gülümseyin ama insanlara adınızı söylemeyin.”
İnsanlara güvenimizi ne zaman yitiririz ?
Kaç hayal kırıklığından sonra olur bu ?
Peki ya kurulacak hayalleriniz bile elinizden
Yabancı Hayat II den bahsedeyim sizlere.
#kitapkonusu
#kitapyorumum
Bu kitapta da Yönetici ve yardımcısı Cahit ile birlikte şehirde kaos yaratıp insanları kaçırıyor ve deneylerine devam ediyor.
Pınar, Ceren, Salih, Fatih, Sıla, Cemil, Faruk, Kadir, Şirin neyden kaçtıklarını ve niye suçlandıklarını bilmeden sanki labirent içinde gibi genelde ormanlık alanda ve mağrada ve kulübede gizleniyorlar. Kocamış ve ekibi ise yüzyıllardır gizleniyorlar ve nasıl bulunduklarını anlamlandıramıylrlar.
Kolay bir okuma değildir uyarayım dikkat istiyor. Rüya nerede başlıyor nerede bitiyor sorgulatıyor kendini kurgu.
Tardigrad nedir?
Polisler olayı çözebilecek mi?
Yöneticinin amacı nedir?
Beşinci katta ne var?
REM Adası neresi?
Son bölümde süprizi kaçırmayın
Neyse ki serinin devamı geliyor. 3. de görüşmek üzere o zaman #kitaplakalın
Kitap, 11 farklı öykünün bir araya getirilerek oluşturulduğu bir eser.
Öykülerin tamamının ortak özelliği, yolda sokakta gördüğümüz ve hikayesi nedir diye biraz olsun düşündüğümüz insanların hikayelerine adeta edebiyat penceresinden yaklaşması. Çukurova yöresinin yaşayan niş kelimelerini öyle güzel serpiyor ki öykülerine, başlıkta yazdığım Orhan
Her yanı saran solgun sabah ışığında, yabancı bir evde dikilirken birden sıla hasreti çekip çekmediğini veya bir an önce dönmesini gerektiren çok önemli bir randevu ya da bir insan olup olmadığını merak etti.
"Bu rüya sürdükçe mutluluktu sahip olmak sana,uykumda bir kraldım ama bir hiçim uyandığımda.."
Fazıl zenginlikten yoksulluğa düşmüş bir edebiyat öğrencisi .Bir televizyon kanalında figüran seyircilik işi buluyor ve orada 2 kadınla tanışıyor. Biri Hayat Hanım. İstediği her şeyi büyük bir tutkuyla isteyen kadın. Bir lambayı, oynak bir şarkıyla dans etmeyi ,seftaliyi, sevişmeyi ,lezzetli bir yemeği ..Ama tutkuyla istediği herseyden de güçlü bir aldirmazlikla vazgeçebilecek bir kadın. Digeri Sıla. Fazıl gibi edebiyat öğrencisi ve o da zenginken yoksulluğa düşmüş bir kız. Hayat hanım bedenini besliyor Fazıl 'in,Sıla ise ruhunu...Nasıl bir seçim yapacak acaba Fazıl?
Kitapta bolca KHK larla hayatları değişen insanlara yer verilmiş.Fazıl bir sürü değişik insanın yaşadığı bir handa kalıyor çünkü.
Ahmet Altan bu kitabı malum suçlardan hapishaneye girdiğinde yazmış.2021 Femina yabancı roman ödülü ve 2021 Transfuge en iyi Avrupa romanı ödülünü almış kitap .
"Herkesin lunaparklardaki atış poligonlarında duran kukla hedefler gibi bir vuruşla devrilip kaybolma ihtimaliyle yaşadığı günlerde aşkın dönüştürücü gücüne yeniden inanacaksıniz" diyor arka kapakta ..
Aralarda bolca edebi isimler ve sözleri var ben sevdim ...
Hayat HanımAhmet Altan · Everest Yayınları · 20211,840 okunma
Bazen yıllarca sürebilen, doyumsuz bir yürüme isteği olarak tarif ediliyordu. Yürüyüşün bir hedefi oluyordu ama pratik anlamda bir amacı olmuyordu ve farklı bir bilinç seviyesinde gerçekleşiyor gibi duruyordu. Sonrasında dromomanyakların gezilerine ya da neden bu gezilere çıktıklarına dair bir anıları olmuyordu. "Bu bir tür,” diye yazıyordu Tissié, "patolojik turizm," ve sadece yirmi beş yıl içinde bu hastalık ortadan kayboldu.
Belki huzursuz bir kımıldamayla başlıyor. Belki de uzak bir ülke ya da manzaranın cazibesi, hiç gitmediğiniz ama resimlerini kitaplardan gördüğünüz bir yere duyulan (bkz. KAUKOKAIPUU) bir tür hasret, hatta bir tür sıla hasreti. Bir buzulun üstüne ayak izimizi bırakmak istiyor olabiliriz ya da şafak vakti bir gölün öte yanından sesimizin yankısını duymak isteyebiliriz. Yabancı diyarlarda zamanın yavaş aktığını biliyoruz. Başka insanların düşünce biçimlerinin bizimkileri de silkelediğini ve dünyayı tekrar yenilediğini (bkz. YURTSUZLAŞMA).
Almancadaki Wanderlust (kelimenin kökeni doğa yürüyüşünün keyfini anlatıyor) sözcüğü ilk olarak Romantiklerin meydan okuyan yalnız başına yürüyüş yapma geleneklerinden çıktı (bkz. YALNIZLIK) ama bugün, bu sözcük çok daha fazlasını anlatıyor. Macera arayışı, keşif duygusu, farklı bir şey yaşama arzusu. Bunun da ötesinde aşk ya da korku gibi insan ruhunun derinlerinde yatan hareket etme özlemini anlatıyor. Bir sonraki dağın ardında da köyün sınırlarının dışında ne olduğunu görme arzusu insanlığın kendisi kadar eski ve bizi, içimizi kemiren, hayatın ancak belli doğrultularda hareket ettiğimiz sürece anlamlı olacağı hissiyle bırakıyor.
Alain de Botton’un okuduğum ilk kitabıydı. Seyahate dair farklı bakış açısının bulunduğu, beklentilere ve merak duygusuna ve sanata da değindiği çok keyifli bir kitaptı. Özellikle Van Gogh ve Ruskin’e değindiği bölümleri çok sevdim.
Bazı alıntıları aşağıya ekliyorum.
“Mutluluk, beklentilerimizdeki gibi kesintisiz ve uzun süren bir memnuniyet duygusu değildir. Aksine, aklın ve bilincin de işin içinde olduğu kısacık ve tesadüfi bir olgudur.”
“Bir mekanı mesken edinebilmenin en iyi yolu, orada bulunmanın bize hiçbir zorunluluk hissi yaşatmamasından geçiyordu.”
“Kendi evimizde ve mutfağımızdayken hor göreceğimiz, tatsız ve bayağı diye nitelendireceğimiz yemekler, uçakta bulutlarla baş başa yendiğinde müthiş bir tat ve çekicilik kazanır.”
“İnsanlar nasıl olmuş da senelerce kapı komşusu olarak yaşamış fakat buna rağmen birbirine yabancı kalmış, birbirlerinin isimlerini öğrenememişler?”
“Van Gogh: ‘Evimin gerçekten bir sanatçı evi gibi döşenmesini istiyorum: özel bir şey olmasın ama sandalyelerden resimlere kadar her şeyin karakteri olsun.’ Demişti.”
“Ruskin resim yapma sevgisini şu sözlerle ifade ediyordu: ‘Bu sevginin kaynağı ünlü olma tutkusu değil, başkalarına ya da kendine faydalı olma isteği de değil: yiyip içmek kadar doğal bir dürtü.’ ”
Ve daha bir sürü alıntı ekleyebilirim kısa olarak seçebileceklerim bunlar oldu.
Önereceğiniz Alain de Botton kitabı varsa seve seve o kitaplardan devam edebilirim :)
Seyahat SanatıAlain de Botton · Sel Yayıncılık · 2021345 okunma
Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı
Şuraya, bir yatak ser yavaş yavaş...
Aman karanlığı görmesin gözüm!
Beyaz perdeleri ger yavaş yavaş.
Sıla burcu burcu, ille ocağım, Çoluk çocuk hasretinde kucağım...
Sana herşeyimi anlatacağım, Otur baş ucuma, sor yavaş yavaş.
Güç bela bir bilet aldım gişeden,
Yolculuk başladı Haydarpaşa'dan!
Hancı
Esirlerin salıverilmesinden sonra Tiflis'te çıkan Kafkas adlı gazetede, avulda geçirdikleri esaret günlerinin hikayesi yayınlandı. Gazetenin yazdığına göre "ilk akşam, tanışmayla geçti." Bu denli dehşet verici bir akşamı, sosyal kaynaşma çağrışımı yapan bir ifadeyle tarif etmeleri ilginç. Fakat Şamil, daha ilk günden esirlere
#KitapYorum
#Okudum
#FGKYayınları
#DividiminUcunda_2_ŞiirlerimÖykülerimAntolojiYarenler
#278Sayfa
Merhaba arkadaşlar,
Bugün karşınıza "FGK YAYINLARINDAN" çıkan edebiyata gönül vermiş, yirmi dört şair ve yazarın öykü ve şiirlerinin bulunduğu Dividimin Ucunda_2 ŞİİRLERİM / ÖYKÜLERİM Antoloji YÂREN'LER kitabıyla geldim. Daha önce
Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş
Aman karanlığı görmesin gözüm
Beyaz perdeleri, ger yavaş yavaş
Sıla burcu burcu... İlle ocağım
Çoluk çocuk hasretinde kucağım
Sana her şeyimi anlatacağım,