Aslında suçlar arasında ne kadar fark varsa onlara verilen cezalar arasında da o kadar fark olması gerekir.
Ama tutalım ki bu farkiann saglanması, dengenin oluşturulması olanaksızdır, bir ka reyi daireye çevir m enin olanaksız ol-dugu gibi çözülemeyecek bir sorundur bu, tutalım ki öyledir!
Peki, bu eşitsizligin var olmadıgını düşünelim, o zaman bir başka eşitsizlige bakınız, verilen son cezaların eşit sizligine . . . Mahkümlardan biri cezaevinde hastalanmıştır, mum gibi erimektedir; öteki ise cezaevine girmeden önce böylesine çılgın , neşeli bir arkadaş toplulugunun olabileceginden habersizdir, şimdi çok mutludur. Evet, cezaevine böylesi de geliyor. Işte size, söz gelimi, ögrenim görmüş, vicdan sahibi, aklı başında, iyi bir insan. Yürek acısı onun için her türlü cezanın üstündedir.
Çektigi acılar öldürür onu lşledigi suç için kendini en ürkü tücü bir yasadan daha acımasızca, insafsızca yargılar. Oysa onun hemen yanında bir başkası, işledigi cinayeti bir an aklına getirmeden dolaşır durur cezaevinin içinde. Kendini haklı bile görmektedir. Özgür yaşamlan Sibirya'daki kürek cezasından daha beter oldugu için bilerek suç işleyip buraya gelenler de vardır. Dışarıda çok küçültücü bir yaşam sürmüşlerdir, kalanları hiçbir zaman doymamıştır, sabahtan gece geç saatiere ka dar patranuna çalışmıştır; oysa cezaevinde çalışma çok daha kolaydır, istedigi kadar ekmek yer, hem o zamana kadar gör medigi kadar güzeldir ekmek. ..
Şöyle bir şey demek oluyordu: «Dün ya da bugün öğleden sonra ne olduysam olayım, kendimi
ne sanırsam sanayım, seden nasıl nefret edersem
edeyim, ne istersen yap o şeyinle yarın ya da ondan sonraki gün, şimdi ben istiyorum. Onunla birlikte olan her şeyi istiyorum: daha iri, daha kaim,
daha uzun, daha sulu olsaydı keşke; koparabilseydim de içimde
" İnanamıyorum, eskiden hiç böyle değildim. Aptalca şeyler için kavga etmezdim hiç. "
Buz tutmuş bahçenin ortasında durakaldı. Sorun buydu işte: Her şeyi aptalca bulduğu için yaşamın kendisine empoze ettiği şeyleri kabullenmişti her zaman. İlkgençliğinde seçim yapmak için çok erken olduğuna inanmış, gençliğinde, yani şimdi ise, değişmek için çok geç kaldığını düşünmüştü.
Peki, bugüne kadar enerjisini neye harcamıştı? Yaşamının olduğu gibi devam etmesini garantiye almaya çalışmaya. Anne babası kendisini çocukluğunda olduğu gibi sevmeyi sürdürsünler diye pek çok isteğinden vazgeçmişti - oysa gerçek sevginin zamanla değişip geliştiğini, yeni ifade yolları keşfettiğini bilmiyor muydu?
Sorun buydu işte: Her şeyi aptalca bulduğu için yaşamın kendisine empoze ettiği şeyleri kabullenmişti her zaman. İlkgençliğinde seçim yapmak için çok erken olduğuna inanmış, gençliğinde, yani şimdi ise, değişmek için çok geç kaldığını düşünmüştü.
Peki, bugüne kadar enerjisini neye harcamıştı? Yaşamının olduğu gibi devam etmesini garantiye almaya çalışmaya. Anne babası kendisini çocukluğunda olduğu gibi sevmeyi sürdürsünler diye pek çok isteğinden vazgeçmişti -oysa gerçek sevginin zamanla değişip geliştiğini, yeni ifade yolları keşfettiğini bilmiyor muydu?-
Eve girdiğimizde önce şaşkın bir vaziyette odanın ortasında kalakaldım. Evimi daha önce görmüş olması bir yana birlikte yaşadığımız onca şeyden sonra bile böyle hissediyor olmam çok tuhaf. Komik ama erkek arkadaşını ilk defa evine çağıran liseli bir kız gibi mahcubum.
Jamie hala spada bu durumda ev tamamen bize kalıyor. Damien da benim
"Size Bay Butler’ı anlatayım," dedi. "Önceleri ötekilere göre hiçbir üstünlüğü yoktu. Babası bankada veznedardı. Yıllarca çektikten sonra Arizona’da veremden öldü ve Bay Butler, Charles Butler, dünyada yapayalnız kaldı. Babası Avustralya’dan gelmişti ve California’da hiç akrabası yoktu. Bir matbaada işe girdi. Birçok kere kendi
Aristo, Fizik'inde "şimdi" dediği tek tek anlar ile Zaman arasında ayırım yapar. Tek tek anlar, tıpkı Aristo'nun atomları gibi bölünmez, parçalanmaz şeylerdir. Zaman ise, bu bölünmez anları birleştiren çizgidir. Zaman'ı, şimdileri birleştiren çizgiyi, Tarık Bey'in "unut" öğüdüne rağmen ne kadar gayret etsek
Kaptan, o günlerde suçluydu şimdi ise çok daha suçlu… Her şey bir kenara, müdahalede bulunmak için hep geç kaldı. Çünkü nefsini, vicdanının önüne koydu. Vicdanı gölgede kaldığı için de merhametli, adil ve cesur olamadı.
Paravan yukanda derken sesim öyle kısıktı ki duyup duymadığından bile emin değildim.
Külotunu çıkar.
Demek ki duymuş.
Ya sana çoktan çıkardığımı söylersem?
Ben insanların arasındayım Bayan Fairchild. Bana işkence etme.
Asıl sen bana işkence ediyorsun diyerek öfkelendim
Tamam. Şimdi külottan tamamen kurtul.
Eteğimi kaldınp külotu
BEYAZ LÂLE
Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI
«Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.»
Uvertür
Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük.
*
Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Kendi anlatımına göre İsmet Paşa, Mustafa Kemal'le 1916'daKafkas Cephesi'nde tanışmıştır. Kendisi 2. Ordu'nun kurmay başkanıyken başlarına Mustafa Kemal atanır. Ordunun durumunu sorarkendisine. İsmet Bey de 2 saat boyunca anlatır ve bir taarruz teklifinde bulunur. Mustafa Kemal de bayılır bu teklife. İnönü'ye