Sen, Allah'ın ayağının altına cennet serdiği annesin. Bu kıymeti sana Allah verdi. Zayi etmeyesin...
Esselamu Aleyküm
Dinimizde üzerinde ısrarla durulan konulardan biri anne sevgisi ve annelerin çocukları üzerindeki hakkıdır. Bir ayet-i kerimede yaşlanan anne babalara ''öf'' bile denilmemesi gerektiği yazılıdır. Rabbimiz bu konuyu ısrarla vurguluyorken bizlerin üzerindeki mesuliyette kat be kat artıyor..
Çocuğumu salih/a evlat olarak nasıl yetiştirebilirim?
Ben nasıl "Saliha bir anne" olabilirim?vbg... büssürü konu zihnimizde dolanıyor. Bu konu üzerine son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan diyebilirim. Ayet ve hadisler ışığında biz dertli annelere rotalar çıkarmış sevgili yazarımız.
Saliha anne demek; evini meleklerle dolduran şeytanın yaklaşmaya korktuğu yalnızca Rabbine sığınıp O'na güvenen kadın demektir.
Peki biz bu tanımın tam olarak neresindeyiz?
Anne ilk muallimdir ve çok kutsal bir meslektir. Sahabe zamanında künyeler annelik üzerindendi. Ümmü diye başlayan künyeler vardı. Şimdi ise künyeler, meslekler oldu. Ne kadar zenginsin o kadar varsın.... Aradaki farkın bize çok şey anlatması gerekiyor.
Şimdi her şey hızlıca değişiyor ve gün geçtikçe de değişmekte. İşimiz gerçekten çok zor ama imkansız değil. Biz dertlendikçe kapılar birer birer açılacak inşallah.
Unutmayın, bizler sadece kendi çocuğumuzdan mesul değiliz.
Rabbim neslimizi korusun.
Tüm ümmetin kıymetli annelerine tavsiyemdir.
Muhakkak okuyun.
Zilhicce 21/1445rqvzq 
RAVZA KİTAP
Sezen'li geceler dilerim
Ne böyle senle ne de sensiz
Yazık yaşanmıyor çaresiz
Ne bir arada ne de ayrı
Olmak imkansız hiç sebepsiz
Ne hayallerle ümitlerle
Mutlu olmaktı dileğimiz
Suçlu ne sensin ne de benim
Şimdi sensizim sen de bensiz
Allah Suphi'nin ...
Suphi artık Sırrıcemal'e olan aşkına kanaat getirmişti.
Düşündükçe bu aşkı karısına olan aşktan başka bir lezzette bulmaktaydı. Gerçi Zehra'yı da vaktiyle sevmişti, hem de
"sevmek"ten ne mana çıkarsa o yolda sevmişti. Fakat şimdi
Sırrıcemal'e olan aşkı buna benzemiyordu. Evvelki sevgi sırf hissi yani ruhani olduğu halde Sırrıcemal'i sevmesinde
bazı bedensel işaretler bulmaktaydı. Diğer bir deyişle karısını maneviyeti sevmişti, şimdi Sırrıcemal'i cismaniyeti yani " benliği" sevmekteydi. İlk önce bu fark Suphi'nin dikkatini çekti. Halbuki benliğini memnun edebilmek hususunu adeta imkansız görmekteydi. Denk geldiği yerde Sırrıcemal'i gözleriyle yiyecekmiş gibi büyük bir hırs ve iştahla bakmaktaydı. Mümkün olsa, günden güne ateş almakta olan bu hırs ve arzusunu
yatıştırmaya can atmaktaydı.
Sayfa 38 - İş BankasıKitabı okuyor
"Bana bunun ne kadar da parlak bir fikir olduğunu söylemeyecek misin?"
Tairn homurdandı. "Geçen yıl seni zekân için seçmiştim, şimdi yeni bir şeymiş gibi tebrik edilmek mi istiyorsun? Ne tuhaf."
"Seni etkilemek imkânsız."
"Ben bir ejderhayım, Siyah Gürzkuyruk'um. Soyundan geldiğim..."
"Evet, evet."
Sayfa 643 - Vi-TairnKitabı okuyor
FATİH SULTAN MEHMET HAN KONUŞUYOR
Beşyüz yıl önce bana kılıcımın hediyesi olan bu ülkenin semâlarında, bugün nail olduğum "ba'sü ba'de'l-mevt" sırriyle etrafıma bakıyorum. İstanbul, asırların değiştirdiği bir şehir. Evlâdım taşra mülkünün vârını ona harcamışlar. Onun
şimdiki binalarının ihtişamı yanında Topkapı sarayımız,
Sayfa 87Kitabı okudu
