Hayal ve gerçeğin tam ortasındayım şimdi. Hayal ve gerçek. Beni oluşturan iki hakikat. Hayal de bir hakikat midir? Düşünmek lazım. Bir ben var bir de benden içeri. Kâh o zamandayım, kâh bu zamanda. Bazen yanı başındayım, bazen çok uzağında. Uzaklar demişken, ben aslında kayıp birisiyim. Bulduğunu zanneden ama bir türlü olduramadığın o gerçeğim.
zaten
kafatasımı görüyorum yüzümde
aynaya baktığımda....
hiçbir şey eskisi gibi olamaz ki artık!
artık biz,üsküdar’a da geçmez olduk.
oysa ki insanların birbirine ihtiyacı var.
yoksa niye toplu halde yaşasınlar...
"Kaç kilo kavun istiyorsun? Diye sordu manav bana
Sordum: Gönül hoşluğunun gramı kaça?"
(Suyun Ayak Sesi)
Gönül hoşluğunu hem dizeleriyle hem de çizimleriyle sonuna kadar yaşatan güzel insan, Sohrâp Sepehri.
"Yaşam böceğin gözünde ağacın boyutudur."
Biz böceklere böyle güzel dizeleri bırakmış olması büyük mutluluk
Ben Orada Sen Burada
Ben orada öldüm en çok orada bilmezsin
Orada zaman buruşmuş bir eski resimdi
Orada sen yoktun, gözlerin belli belirsiz
Koptum oradan, bir kırık heykelim şimdi
Bir kolum derin denizlerde tek başına
Ayaklarım çöllerde kum tepelerinde gömülü
Alıp götürür saçlarımı bir soğuk rüzgar
Ben orada öldüm, en çok orada bir
Minibüs tıklım tıklım, ayakta zor duruyoruz. Yolcular önden değil de arkadan minibüse alınıyor, o derece yani. Şapkasını beğendiğim (şapkamın aynısı) bir genç arka kapıdan minibüse bindi. Şapkası, askılı gömleği ve şık giyimiyle genç ve efendi bir yüz. Tam mütebessim bir şekilde selam vermek isterken, alenen küfrü basmaz mı minibüsünü laçkalı
Pirinç tanelerine çizdiğimiz kral resimleri bizi kurtaramadı
Ne de Babil'deki asma bahçeleri
Hakkını veremedik alınterimizin suçluyuz
Har vurup harman savurduk ömrümüzü
Akıllı bir maymun olmaktan öteye gidemedik
Şimdi bu kördövüşünde yenildikse suç bizim
Geç anladık zavallılığımızı
Her şeyi bu sağır göklerden bekledik yıllardır
Bizi kimseler inandıramadı ölüme
Bize kimseler öğretmedi insanlığımızı
Kim kurdu bu düzeni, nerdeyiz?
Bu tekerlekler nasıl dönüyor boşlukta
Bu umutlar, bu dualar, bu kahrolası hayaller
Nasıl bunca yıldır barındırdı bizi
Bu katı yürekli topraklar
Bu gülünç mezar taşları
Ölümler ölümler ölümler
Ölümlerden beter yalnızlığımız
Bu macera ne zaman bitecek söyleyin
Söyleyin ne zaman aydınlanacak
Bu karanlık alınyazımız
İslamı bir dava bilip bu dava için hayatını feda edenlerin hikayelerini duygu yüklü cümlelerle ifade etmiş yazarımız. İslam topraklarında mücahitler hangi sıkıntılara rağmen, hangi şartlarda davalarına sahip çıkmışlar, bu uğurda neler yaşamışlar bir nefha da olsa kitapta o hissiyatı almak mümkün. Hikayeleri okurken şimdi onlar nerde, biz nerdeyiz, onlar hayatlarını feda ederken biz miskinlik yatağında uyku ile boğuşuyoruz diye hayıflanıyor insan. Mahmut Efendi den Gazaliye, Seyyid Kutub dan Necmeddin Erbakan'a bir çok islam kahramanı yer alıyor kitapta....
Kudema Meclisiİhsan Şenocak · Hüküm Kitap · 2016525 okunma
Ağıt*
Her şey güzeldi bir zaman, çok önce
Şehirler, insanlar, güneş deniz
Mutluluğumu görebilirdiniz
Çökmeseydi içime bu son gece
Her şey bir anda bitmeseydi, yazık
Olmasaydı gençliğime aptalca
Belki de o yerlere varırdık
O uzak dağlara ulu: koskoca
Orada her şey değişirdi belki
Açardı umutlarımız bakarsın
Ateş rengi, kan rengi güller gibi
Toprağında kim bilir hangi aşkın
Oysa şimdi nerdeyiz, neyiz bak
Her umut belirtisinden uzağız
O sevilmiş gözlerde saf ve berrak
Bir ayna bile yok bakacağımız