Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İhtiyacımız olan sanattır, boş inançlar değil. Fakat nasıl eskiden din adına korkunç suçlar işlediyse şimdi de her şeyin sanat olabileceği inancı adına sanat mahvedilmektedir.
Bakınız; ben
İnsan geçip gitmiş günlerdeki olumsuzlukları akılda, hatırda, hafızada sıcak tutarak, var olan sabrı geçmişe de yöneltir ve bugüne lazım olan sabır gücünden olur; bu yüzden şimdi yaşadığı musibet ona olduğundan daha büyük, mevcut dayanma gücüyse gerçekte olduğundan daha az görünür... İnsan gelecekte belki de hiç başına gelmeyecek musibetlere, yalnızca olasılık dâhilinde oldukları için, mutlaka gerçekleşmek zorundalarmış gibi, şimdiden güç yetirmeye çalışarak sabrını tüketir. Muhtemel bir zararı muhakkakmış gibi görerek kendine eziyet eder.
Sayfa 48
Reklam
Hap (doğum kontrol hapı)
Wedekind'ın çalışmasının başlamasıyla beraber; bazı çalış­malar da, Hap'ın kadınların koku duyusuyla ilgili tercihleri­nin (erkeklerin kokularıyla ilgili tercihlerinin) değişmesine yol açtığını göstermiştir. Kadınlar Hap'ı almaya başladıktan son­ra ,farklı HLA'leri olan erkeler yerine, benzer HLA'leri olan erkekleri tercih etmeye başlarlar. Şimdi de HLA farklılığının (partnerlerin farklı HLA'lere sahip olması), çiftler arasında­ ki genetik çeşitliliğin bir işareti olduğunu; bununla beraber, yüksek doğurganlıkla ve daha güçlü bağışıklık sistemine sahip nesiller yaratmaya yardımcı olmasıyla ilgili olduğunu da hatır­layın.
Zorlamı gerçekten??
-Efendim, hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından, hiç kimseye "ilim icabıdır" diye müzakere ile münakaşa ile verilmez. Hakimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milletinin hakimiyet ve saltanatına el koymuşlardı. Bu tasallutlarını altı asırdan beri sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk milleti, bu mütecavizlerin hadlerini bildirecek hakimiyet ve saltanatını isyan ederek kendi eline, bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emrivakidir. Mevzubahis olan: "Millete saltanatını, hakimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız?" meselesi değildir. Mesele zaten, emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu behemehal olacaktır. Burada içtima edenler, meclis ve herkes, meseleyi tabii görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat, usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal, bazı kafalar kesilecektir. Mustafa Kemal Atatürk
O sırada, ağlayan kadınların arasında o genç cariye gözüme ilişti. Geçen uzun zaman içinde küllenmiş olan aşkım onu görünce yeniden alevlendi. Bana mâzimi, eski aşkımı, mutlu günlerimi, unutulmuş anıları, geçip gitmiş ayları, günleri, yokluğa gömülmüş zamanları, silinmiş izleri hatırlattı. Kapanmış yaralarımı açarak acılarımı tazeledi. Onu unutmamıştım. Aksine acım artmış, aşk ateşim yeniden tutuşmuş, hüznüm yoğunlaşmış, özlemim iki kat çoğalmıştı. İçimde o ana kadar saklamış olduğum aşkım şimdi tekrar gün yüzüne çıkmıştı!
“Şimdi oraya gidip de parlak ve nurlu olan Hz. Muhammed’e ait yasaların, bir kadını ve bir âcizi nasıl himaye ettiğini onlara gösteririm.”
Sayfa 140
Reklam
"Kelimeler eskiden içinde akıp gittiğim hayatı anlatmak içindi, şimdi anlamak için diye yazıyorum. Eski ben'le yeni ben'de ortak olan tek şey zaman."
Sayfa 75 - Can Sanat Yayınları, 2022Kitabı okuyor
açıyor ağzını lübnanlı abdülsettar ulen, diyor, ulen siz var mısınız ulen, diyor, diliniz bile yok sizin ulen dininiz bile bizim ulen arapçadan bir lokma acemceden bir alamanca ingilizce firenkçe şimdi de amerikan kuyrukçuluğu diliniz bile yok sizin ulen dininiz bile bizim ulen ve başlıyor saymaya o arap gırtlağıyla mahkeme mübaşir müddeiumumi kâtib-i zabıt ve hâkim ve reis mütâlea karar temyiz lâyiha ve âhiren elfâtiha ulen, diyor, diliniz bile yok sizin ulen dininiz bile bizim ulen sizin olan sadece ve sadece şu rezil şu kepaze ahır gibi hapishane ulen, diyor, ulen siz var mısınız?
Sayfa 153
Paşa tekrar bir sigara yakıyor ve birkaç yaprak daha çevirdikten sonra, luıritasmı alıp şöyle izah ediyor: Bu sırada Conkbayırı'nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetlenmesi ve korunmasıyla görevli olarak oralarda bulunan bir müfreze erlerinin Conkbayırı'na doğru koşmakta, kaçmakta olduklarını gördüm. Size şu konuşmayı aynen okuyacağım: Kendim erlerin önüne çıkarak: -Niçin kaçıyorsunuz? dedim. -Efendim, düşman! dediler. -Nerede? -İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten, düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, rahat rahat ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, erler on dakika dinlensinler diye... Düşman da tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman. artık bilmiyorum. bir mantık muhasebesi midir, yoksa içgüdüyle midir, bilmiyorum; Kaçan erlere: -Düşmandan kaçılmaz, dedim. -Cephanemiz kalmadı, dediler. -Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim. Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen erlerinin "marş marş" ile benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım. Bu erler süngü takıp yere yatınca düşman erleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır.
Sayfa 144 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Birinci SafhaKitabı okuyor
Sevgisiz öfke Ve kül olan gençlik ormanları Savrulup duruyor şimdi yürüyüşünde Bir yangının çaresiz kurbanları
Reklam
"Her şeyin ne kadar hızlı gelip geçtiğini sık sık düşün, şu an olan ile gelecekte olacak olanı. Varoluş sürekli akış halindeki bir nehir gibidir, şeyler sabit bir akıştadır. Nedenleri ise binlerce çeşitlilik gösterir. Hiçbir şey durağan değildir, tam olarak şimdi burada olan dahil." Marcus Aurelius
Sayfa 105 - Olimpos Yayınları, 4. Baskı: Ocak 2023. AnkaraKitabı okuyor
Sahip olduğum her şeyi sana verdim. Sahip olduğum her şeyi benden alıp tükettin. Şimdi beni sana verecek öfke veya teessüf dahi kalmadığında terk ediyorsun, elimde sana olan kıymetsiz aşkımdan başka hiçbir şey kalmadığında beni başıboş bırakıyorsun.
"Beni duymadın mı, her zaman, her yerde olan Tanrım, beni duymadın mı, her şeyi duyan Tanrım, yoksa cahil bir kulun olan ben mi açıklamalıyım sana? O vakit dinle, inatçı Tanrım — Yakup, kız kardeşimin rahmine tohumlarını ektiğinde kıskanmıştım ben de, tıpkı şimdi benim çocuklarım Senin yerine başka tanrılara tütsü yaktığında senin kıskandığın gibi. — Fakat güçsüz bir kadın olan ben bile öfkemin üstesinden gelmiştim, Senin için, merhametli olduğunu sandığım Senin için merhamet etmiştim.
Bu saatlerin bir daha geri gelmeyeceğini, karanlık bir his ikisine birden tekrar edip duruyor ve aynı zamanda, saadetlerinin gölgesiz olması için, dimağlarının bu andan başka hiçbir şeyle meşgul olmaması lazım geldiğini onlara fısıldıyordu. İkisi de ne bir saat önceyi, ne de bir saat sonrayı düşünüyorlardı. Bütün hislerden ve düşüncelerden daha kuvvetli olan ve insanı hayatında ancak birkaç defa idaresi altına alan tabii ve hakim bir duygu şimdi ikisini de avucunun içine almıştı.
Sayfa 129Kitabı okudu
Zaman… Ağır ağır da olsa akıyor. Biraz müzik iyi gider şimdi. Üstünde deniz dalgası resmi olan La Mer plağını çekip aldı. La Mer; deniz!..
Sayfa 77 - Everest ÇocukKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.