‘Kürk Mantolu Madonna; Maria Puder’, ‘Üst Kattaki Terörist’in Alt Kattaki Komşusu; Nurettin ‘, ‘Yüzüncü Ad’ın Dul Kadını; Marta’, ‘Baltası Kadar Masum Katil; Raskolnikov’, ‘İsimle Ateş Arasında; Nihade’, ‘ 5 yaşında kocaman bir çocuk; Alper Kamu’, ‘Afili Filinta; Nuh Tufan’, ve dahası...
Ben kimseyi Ömer kadar sevmedim.
Öyle roman
En Alttakiler, 21 Ekim 1985 yılında yayınlanan araştırmacı gazeteci yazar Günter Wallraff'ın 1980'li yılların başlarında, Federal Almanya'daki insan hakları ihlalleri ve yabancı düşmanlığını anlatan, uluslararası bir başarı elde etmiş olan kitaptır.
Kitap, Günter Wallraff'ın, Almanya'da çalışan bir Türk işçisi (Levent Ali Sigirlioğlu, daha sonraki
Amanınnn, noldu şimdi bu kitapta? :O Sanıyor musunuz ki bu kitapta aradığınız cevaplara ulaşıyorsunuz hahaha çok beklersiniz..
O kadar dedim, her ne olursa olsun, kim isterse istesin şu Thomas'a ihanet etmeyin dedim ama nerdee. Ama Brenda'nın hayatımıza girmesine sevindim. Böyle bir distopyada aşk üçgeni olmaz diye düşünürken yazarın bunu yaratması hmm fena olmadı. O kadar çılgınlığın arasında belkide Thomas'ın akıl sağlığını koruması için iyi bir şeydir diye düşünürken sonundan nefret ettim. Teresa ile olduğu gibi Brenda ile de en son kısımda zihinden konuşması nasıl yani dedirtti? Thomas'a gerçekten de üzülüyorum. Bela kitabındaki Nathandan sonra bir de Thomas'ı okuyunca içimin çöktüğünü hissediyorum. Yazık be bunlar çocuk sadece diye bağırmak istiyorum. Ne deneylermiş bir bitmedi. Yazarın yarattığı dünya olağanüstü ama bana birazda sorularıma cevap lazım arkadaşım!. Şimdii sevgili yayınevi hemennnn üçüncü kitabı bize ver ;)
Anne kız Cast'lerin yazmaya başladığı gece evi serisi ne yazık ki sonlara doğru kar gayesine heba edilen muhteşem bir seri. Vampir ekolüne güzel bir tarzla taze bir tat getiren gece evi serisinde baş kahramanı Zoey'nin problemli aile yaşantısının ardından dahil olduğu vampir yaşamı ve bu yaşam içindeki arkadaşlık, aşk ve savaş dolu mücadelesi
"Hanımlar, beyler, eğer biz homo economicus olmayı becerebilsek, hiçbir hükümet, hiçbir rejim, iç ya da dış baskı bizi kişi başına geliri on bin dolarlık ülke olmaktan alıkoyamaz. Zamanındagöç edip dünyanın en gözde toprak parçasına kurulmuşuz. Bir elimiz dağda, bir elimiz denizde, yediğimiz önümüzde, yemediğimiz ardımızda. Bir müşkülümüz
Benzemez insan dostlarıma/ Ağaçlar gölgesini esirgemez/ Güneş köpeğimden daha sadık/ Dizlerime sıçrar ellerimi ısıtır/ Karşılık beklemeden/ Hele kuşlar/ Avcılara bile kin beslemezler.”
Oktay Rıfat'ın “Gün Sonu Konuşması” şiiri böyle biter. Mahsusmahal için aklımda harfler, kâğıda, dünyaya, insana her baktığımda, bu dizeler sözden önce halkalandı
"Bir dolarlık banknotta bulunan tüm simgeler ,ABD ekonomisinin temelini teşkil eden simgeler;
Ezoterik 13 rakamı banknotun her yerinde .Bunun üstündeki piramide bakarsan 13 basamak olduğu gibi , kartal da pençesinde 13 ok tutturuyor,bunun altında bu sefer 13 yapraklı bir dal ve bu dalların üzerinde dağınık olarak bulunan 13 zeytin tanesi var.Ve hazine mührünün ortasında 13 yıldız sayabilirsin .Bu durumda bunların rastlantı olması olanaksız.Şimdi tam anımsayamadığım iki de özdeyiş var...
"E pluribus unum et Annuit Ceoptis"
"Birçoklardan,bir' ve 'O bizim gerçekleştirdiğimizi koruyor"
her iki özdeyiş de 13 harf
ve yazı yüzünde 1 rakamının üstünde sağ tarafta minik bir baykuş var ,adeta saklanmış gibi.
...
baykuş ve kartal gölgeyi ve ışığı vurguluyor
üstü iyice traşlanmış bir piramit ve tepesindeki göz .Söylendiğine göre bu masonluğun
güçlü simgelerinden biri, bu numaraları ve desenleri tasarlayanların bir işareti.Kimileri için bu Illumınati tarikatı,kimileri için de saçmalık ya da başka bir şey."
EZOP MASALLARI...
Ezop, fabl denen öyküleriyle ünlüdür. Anlattığı öyküler yaşama ilişkin bir öğüt ya da ders verir. Kahramanları ise hayvanlardır. Ezop'un öykülerinde hayvanlar konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır. Öyküden çıkarılacak ders, sonunda okura öğüt biçiminde verilir
Bir tane paylaşmak istiyorum....
AKREP VE KURBAĞA
Akrep nehrin
Sabah ezanları okunmaya başladığında yatağından kalkıp elini yüzünü yıkadı. Aynada makasla bıyığını sünneti şerifeye uygun olarak düzeltirken uykunun bir uyanış ve düşlerin de gerçeğin ta kendisi olduğu fikri kafasını meşgul etmeye başlamıştı. Az önce uyanıp gözlerini gerçek dünyaya açarak yatağında gerinmeye başladığında belki de bir uykuya dalmıştı. Eğer bu doğruysa, şimdi gördüğü her şey bir düştü. Gördükleri ister gerçek ister düş olsun, bundan gerçeği ya da düşü gören bir özenin varlığı çıkıyordu. Şu durumda bütün bunları gören bir kişi olarak o, vardı. "Rendekar'ın dediği gibi ben varım" diyordu, "Peki ama ben kimim? ayna bana İhsan Efendi olduğumu söylüyor, rüyamdaki ayna ise Bünyamin olduğumu söylüyor. Ben kimim? Bütün bunları gören özne aslında kim?"
Öldürücü hastalıklara beden niçin dayanamıyor? Çünkü karşı koyacak gücü azalıyor, bitiyor. Örneğin; hastalık öyle azılıdır ki ilaç kar etmez, artık yaşamı eski yoluna konamaz. Şimdi bunun manevi olarak ölçüsünü bulalım. Morali olduğu gibi çökmüş, kolu kanadı kırılmış birini göz önüne getiriniz. Herşey onun üzerinde nasıl bir etki bırakıyor, düşünceler onda nasıl sertleşip duruyor ve nihayet, karasevdaya yakalanıp nasıl benliği elden gidiyor, yıkıma uğruyor. Aklı başında, keyfi yerinde bir adam o biçareye dilediğince öğüt versin, palavra atsın. Ölüm döşeğindeki hasta, çevresindekilerin sağlıklı olmasından ne anlar...
Ada ve Duru gibi aptal ve ne istedigini bilmeyen hemcinslerimden bir kez daha gicik oldum bu kitabi okurken.
Bilge ve Özge gibi zeki ve ne istedigini bilen hemcinslerimin gün be gün cogalmasini dileyerek bir kez daha hayran kaldim bu kizlara.
Deniz karakterinin gectigi bölümlerde yine alti cizilesi güzel sözler vardi. Denizin bir cok düsüncesi ve sözü ister istemez okurlari düsündürtecek derecedeydi.. Fi'de denizi biraz antipatik bulmustum, fakat Ci'de kendisine hayran kaldim. Ci'de adeta kendini asmis bir insana dönüsmüs.
Can Manay'in saplantili isteklerinden Fi'de oldugu gibi Ci'de de rahatsiz oldum. Saplantili duygulari ask gibi algilayan ruh hastalari ne yazikki her zaman olacaktir dünya döndükce ama bu tip insanlarin hissettiklerinin hastalikli bir sey degilde ask'mis gibi algilanmasina sinir oluyorum. Ci'yi Fi'ye göre daha gercekci buldum. Simdi sirada Pi var, bakalim kitaptaki karakterlerin sonu ne olacak serinin son kitabinda.
ÇiAkilah Azra Kohen · Destek Yayınları · 201415,1bin okunma
"Neden sen şimdi olduğu gibi kendi rızanla teslim olduğunda ben kendimi galip gelmiş bir kral gibi hissediyorum da, kendi rızan olmadan teslim olduğunda mağlup olmuş bir dilenciye dönüyorum?"
Kaybettiğimiz ruhlara,
Tam 13 yıl oldu.
Eğer Tanrı varsa ve canı sıkıldıkça dünyayı çeken uydusundan burayı izliyorsa, benim gibi kadınların kanallarına denk geldikçe kanalı değiştiriyordur. Bizi eski bir Türk filmi dramında bayağı buluyordur, yüksek zümre edebiyatını seven züppe yaratıcı. Ondan ölesiye nefret ediyorum,