Dün tarih olmuştu..
Ve bir kez daha anlamıştı: "Dün tarih olmuştu, yalnızca şimdi ve şu an vardı çünki, geleceğe giden yol ordan geçiyordu."
Dudağını ısırarak güçlükle bir nefes aldı Julia. "Azmamış numarası yapma," dedi Clay. "Yapmıyorum zaten," diye fısıldadı. "O zaman inlemeni duymama izin ver. Her şeyi duymak istiyorum." Julia gözlerini açarken, Clay onun göğüslerini bluzunun dar kumaşırın üzerinden kavradı. "Islandın
Sayfa 83
Reklam
"Kendini nasıl bir şeyin içine soktuğunun farkında mısın Angelina?" diye sordu. Baldırındaki kılıftan bir bıçağa uzandı- ğında kocaman gözlerle izledim. Göğsüme doğru yönelttiği kocaman bıçağı takip ettim ve bıçağın hafif kıvrımlı ucunu gömleğimin ilk düğmesinin altına taktı. Pürüzsüz metal yüzeyinin üstünde kurumuş kana benze- yen
Sayfa 158
Sarayda şarbon hastalığı
Sultan Hamid'in hususi operatörlüğüne tâyinimden birkaç sene sonraydı. Bir gün Hünkârın en sevgili gözdesi hastalanmış. Ecnebi saray hekimlerinden biri bakmış: «Ehemmiyetsiz bir çıban, låpa koyunuz, geçer!» demiş! Ama, kadıncağız bu tedavi tarzıyle iyi olmamış. Üstelik sırtındaki yara büyüdükçe büyümüş… Padişahın vehmi, malüm… Hünkâr telâşa
Babasının plakları içinde en çok sevdiğim Liszt’in piyano konçertolarından biriydi: her yüzde birer konçerto. Onu iki sebepten seviyordum. Öncelikle plağın kabı güzeldi. İkincisi, tanıdığım hiç kimse –Şimamoto hariç tabii ki– Liszt’in piyano konçertolarını dinlemiyordu. Bu düşünce beni heyecanlandırıyordu. Etrafımdaki kimsenin bilmediği bir dünya bulmuştum –sadece benim girmeme izin verilen gizli bir bahçe. Başka bir boyuta geçiş yapmış, yükselmiştim. Müzik tek başına harikaydı. İlk seferde bana abartılı, yapay hatta anlaşılmaz gelmişti. Yavaş yavaş, tekrar tekrar dinledikçe, beynimde belli belirsiz bir imge oluşmuştu –anlamlı bir imge. Gözlerimi kapatıp konsantre olduğumda, müzik bir dizi girdaba dönüşüyordu sanki. Bir girdap oluşuyor, onun içinden bir diğeri şekilleniyordu. Ve ikinci girdap bir üçüncüsüyle birleşiyordu. Bu girdaplar, şimdi anlıyorum, kavramsal, soyut şeylerdi. Her şeyin ötesinde, Şimamoto’ya onlardan bahsetmek istiyordum. Ama onlar sıradan dilin ötesindeydi. Tamamen farklı kelime dizilerine ihtiyaç vardı ama onlara dair hiçbir fikrim yoktu. Dahası, hissettiklerimin kelimelere dökmeye değip değmeyeceğini bilmiyordum. Maalesef, piyanistin adını şu an hatırlayamıyorum. Hatırladığım tek şey renkli, parlak plak kılıfı ve plağın ağırlığıydı. Plak, gizemli bir şekilde ağır ve iriydi.
Doğan Kitap
Clay'in yanına döndüğünde, lafı ağzında gevele- meden doğruca aklındakini söyledi. Randevu ve diğer saçmalıklara ayıracak zamanı yoktu zaten. Julia ne istediğini bilen bir kadındı.. "Şimdi durum şu; gecenin kalanında ne olacağı ile ilgili bazı fikirlerim var. Bakalım bunlar senin aklında- kilerle örtüşecek mi?" "Yatay bir
Sayfa 27
Reklam
"Uyanmanı bir yıl boyunca beraber bekledik Kumru. Benden çok o bekledi. Çocuk hastanede yaşıyor gibiydi... Öyle sandım. Belli ki yanlış anlamışım..." dedi babam tereddütle, "Her neyse, ben yalnızca baban olarak bu ilişkiyi desteklediğimi ve çok doğru bir seçim yaptığını ekleyecektim Beni yalnızca baban olarak değil, arkadaşın olarak da gör. Sana çocukluğunu tekrar veremem, geçmişi geri getiremem, seni elinden tutup okula götüremem. Sana boyunun yetişmediği mutfak tezgahında güzel bir yemek hazırlayamam artık. Senin üç yaşında yanında olamam Kumru, beş yaşında yanında olamam, on yaşına dönüp saçlarını okşayamam ama şimdi, tam şu an buradayım, yanındayım kızım. Bir daha asla yalnız kalmayacaksın. Sana söz veriyorum. İIk hedefim de seni arkadaşlarından daha çok tanımak olacak." dedi gözyaşları içinde gülümseyerek. Onunla aynı haldeydim. Gözlerim dolu, dudak kenarlarım yukarıya dönüktü. Şimdi içimde bir şeyler gerçekten de iyileşiyordu işte. Şimdi eski Kumru gerçekten de geri dönüyordu işte, hem de eski yaralarının bile iyileşmek üzere olduğunu hissederek... "Yarın fizik tedavilerin için bir merkeze gideceğiz, tedavilerine başlayacağız." dedi babam, "Sonra seni o çok hayal ettiğin sahnede dans ederken izleyeceğiz." Babamı gözlerindeki parıltı kalbime işlemişti.
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
109 YIL ÖNCE ŞU AN
seksen beş yıl önce, şimdi arabayla üzerinden güle oynaya geçtikleri bu güzel topraklarda kan ve ter içinde ölen binlerce gencin dolaştığını düşünerek, ürperdiler.
Sayfa 303 - EVEREST YAYINLARI-84. BASIM-HAZİRAN 2023Kitabı okudu
“Selam ufaklık.” “Nova...” diye uyku sersemi mırıldandı Alin. “Uykun mu kaçtı?” diye sordum. Şu an burada olduğu için daha mutlu olamazdım. Arın ne zaman ona baksa yüzüne daha genç bir ifade çöküyordu. Kaygısız ve tasasız bir İlahi Lorddan daha güzel hiçbir şey yoktu galakside. Alin başını salladı. “O halde birazcık hasta olan Arın'a ben gelene kadar bakar mısın?” diye sordum. Alin kıkırdadı ve daha hızlı bir şekilde başını yukarı aşağı doğru salladı. “Yat, Arın,” dedi dizlerinin üzerinde yatağın ortasına emekleyip Arın'ı çekiştirerek. “Yat, Arın,” diye omuz silktim. Hafifçe gülümsedi ve başını yastığın üzerine bıraktı. “Şimdi, ben gelene kadar Arın'ı seviyoruz. Tamam mı?” diye eğilerek sordum. “Arın'ı zaten seviyoruz,” dedi Alin. Ve bu gece asla tahmin edemeyeceğim şekilde gülmeme neden oldu. “Öyle değil.” Uzanıp küçük elini tuttum ve Arın'ın saçlarının üzerine getirdim. Sonra kendi elimin içinde elini oynatarak Arın'ın saçlarını okşamaya koyuldum. “Böyle, tamam mı? O zaman uykusu gelir ve iyileşir.”
Sayfa 645 - Dex yayınları, Alin, Nova.Kitabı okudu
Reklam
Said Nursi'nin her suale cevabı varmış(mış).
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi. Bilmez ki sorsun, bilse sorardı. Atasözü "Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1) "Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
Sayfa 56 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Abisi kendisini tam iki kez onun için feda etmişti ve şimdi Uraz da bunu birileri için yapmak istiyordu. Geride kalmak değil, önden gitmek istiyordu. Acaba abisi Uraz'ı arıyor muydu? Acaba aileleri Eren'i ve Bulut'u arıyorlar mıydı? Beni, Nisan'ı... Yukarıda bizi arayan birileri var mıydı? Bu yarışmadan kimsenin mi haberi yoktu yoksa bu adam gerçekten muhteşem bir kurguyla insanları oyalayıp burada gerçekten canlı yayınlanmayacak bir çekim yapıldığını mı söylüyordu? Kaç gündür buradaydık, şu an günlerden neydi, gece miydi sabah mı, öğlen miydi akşam mı? Saat kaçtı? Hava nasıldı? Bir bilinmezliğin ortasında böylece kalakalmıştık.
"Her şeyi biliyorken nasıl oluyor da. O güzel gözlerinin kymetini bilmiyorsun." dedi ve devam etti, "Parlıyor ruhun aslında, bakarsan gün ışığında. Bir ben görüyor olamam..." Sonra gözlerimi ona çevirdim ve odanın zifiri karanlığını aydınlatmak için var gücüyle çabalayan mumların eşliğinde gözlerine baktım. Tam şimdi, şu an, şu saniye kendimi beş dakika öncesinden de on yıl öncesinden de en güzel günlerimden de daha iyi hissediyordum. Çünkü Uraz Kayalar buradaydı. Yanımda...
O kadar yabancı geldi ki ona bir zamanlar kendisinin olan bu yüzler, şu an, şimdi ölse, hangi yüzü taşıyan bir kendisi onu karşılasın dilerdi? Hayatının hangi devresine dönmek ve orada ebedi kalmak isterdi? Bir cevap bulamadı. Hayatının "İşte burası! Bu! " diyeceği bir zamanını işaret edemedi. "Kocadım artık" dedi. Direnmedi.
Sayfa 215 - Timaş Yayınları, MücellâKitabı okudu
"Pek kitap okumam, edebiyatla pek bir işim yoktur. Sizin gibi değilim, sizin gibi yetiştirilmedim. Ama hep aklımda olan bir söz var. Monte Cristo Kontu'nda derler ki, 'Her facianın iki çaresi vardır: Zaman ve sessizlik.' Oysa bizim zamanımız da sessiz kalma seçeneğimiz de yok. Eğer zamanı ve sessizliği seçersek işte asıl faciayı o zaman yaşayacağız. Şimdi senden istediğim tek şey bunları okuyup düşünmen. Düşün ve eğer bu plana benim istediğim şekilde devam etmeyi kabul ediyorsan sen de Nisan'a bir not yaz. Nisan Eren'e, Eren Bulut'a ve eğer herkes bunu kabul ediyorsa bugün yürüyeceğimiz kadar yürüyüp diğer eve ulaştığımızda önce onlara belli etmeden evdeki tüm kameraları, tüm mikrofonları bulup etkisiz hale getireceğiz. Sonra hep birlikte oturup ne yapacağımızı planlayacağız. Biliyorum, sen her zaman her şeyi kolaylaştırmaktan yanasın. Belki şu an benim her şeyi zorlaştırdığımı düşünüyorsun ama bir yolunu bulabilirsek inan bana, seni en kolay yoldan dışarı çıkaracağım. Bazen en kolay yol bizi ölüme götürmeyen tek yoldur. Hoşça kal Kumru." Sayfanı sonuna ulaştığımda Uraz'ın bir de bana not yazdığını gördüm. "Uraz Kayalar Buradaydı."
Resim