Geçmiş, bazen her şeyden daha elle tutulur gelir insana. Şimdiki zaman yanılgılar içinde tükenirken, solgun bir anı bile anlam bulduğumuz tek şeye dönüşür.
"Geçmiş beni aldattı. Şimdiki zaman bana eziyet ediyor. Gelecekten korkuyorum.."
Reklam
“Unutma, en önemli zaman şimdiki zamandır çünkü sadece bu zamanda kendimiz üzerinde gücümüz vardır.”
Lev Tolstoy
Lev Tolstoy
Duygular renk renktir; çiçeklerden daha çok gül, menekşe, papatya, sümbül, kardelen, yasemen, erguvan, jakaranda, begonvil ve adını bilmediğimiz niceleri. Çoğu zaman adı yoktur duyguların aslında. Net olarak ad verdiğimizde bile saf ve arı değillerdir. Saf aşk, saf sevgi, saf hüzün yoktur. Hani bazan bilemeyiz ya adını duygularımızın; sevgi mi, aşk mı, yoksa değil mi! Mevcut zamanın ve koşulların kuralları daha kesindir ve bizi, duygularımıza ad vermeğe zorlar. Bu açmazı yaşamaktan uykusuz geceler geçirir, huzursuz zamanlar yaşarız. Oysa bırakmalıyız kendimizi dalgalara.. Her dalganın bir adı yoktur. Beyaz ve siyah arasındaki sonsuz tonun her birinin bir adı yoktur. Bazan nefrete yaklaşır kayığımız bazan sevgiye Verdiği sözü tutmuyor hayat, tutsa bile, özlediğimiz şeyin özlenilmeye değer olmaktan ne kadar uzakta bulunduğunu göstermek için yapıyor bunu. Kimi zaman umut, kimi zaman da umulan şey aldatıyor bizi. Bir eliyle verdiğini öteki eliyle alıyor. Uzaklığın büyüsü, cennetler gösteriyor bize. Ama büyülenir büyülenmez, bu cennetlerin uçup gittiğini görüyoruz. Demek ki, mutluluk ya gelecekte ya da geçmişte; şimdiki an, güneşli ovanın üzerinde dolaşan bir küçük buluta benziyor; önü arkası pırıl pırıl bu bulutun; ovaya yalnız onun gölgesi düşüyor.
Arthur Schopenhauer
Arthur Schopenhauer
| Mutluluk Üzerine
Şimdiki Zaman Çekiminde Bir Mahkuma Mektup
Sana bu mektubu bir gece yarısında yazıyorum Azatlığın zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar Zühre bir şarkı tutturmuş Bâbil'den kalan Zavallı dünya habersiz, zavallı dünya sağır Bir Hârût'la Mârût,(*) bir de ben dinliyorum. Derken kayıp gidiyor yıldızlardan birisi Bir intikam fişeği gibi saplanıyor karanlığın karnına Senin namına yıldızları kıskanıyorım. Kim bilir kaç ışık yılı uzakta Öfkeyle kollarını çemriyor yalancı fecir İmanım gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir Ve Taksim gazinolarında trahomlu şairler Mısra arıyorlar masaların altında Kanını içiyorlar bilmeden "Cennet atları"nın Ben yurdumun en sert tütününden bir sigara sarıyorum Dumanı ciğerlerime değil iliklerime çekiyorum Ne kadar ürkek ceylan varsa Asya çöllerinde Domaniç yaylasında ne kadar dizginsiz at Başlıyorlar koşmaya kılcal damarlarımda Sıcak solukları yalarken alnımı Toynaklarını hissediyorum alyuvarlarımda. DİLAVER CEBECİ
Günaydın. Ait olmak ne tuhaf şey. İnsan günün akşam olacağını, haftanın, ayın, mevsimlerin biteceğini ve ölümün geleceğini bilse bile ait hisseder bir yerlere, bir şeylere. Ya da öyle zannediyor, özgürlüğünü yok ettiğini fark etmeyerek: "Uzun zamandır aynı kaldırımları çiğniyormuşum gibi geliyordu bana, kesin hiçbir nedenim olmasa da
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.