"Okuduğum bütün romanlar sahici bir başlangıçla bitsin istedim."
Romanın bitiş cümlesiyle başlamak istedim ben de. Bitmemiş, bitememiş bir roman.. Ve 'belki de hiç bitmeyecek hayatlar' kapılarını aralıyor bu iki kapağın arasındaki 316 sayfada bize.Kitabı okurken inceleme metni oluşturmak gibi bir düşüncem yoktu; ancak karakterlere
Yabancısı olduğu sonsuz şimdiki zamanın içinde kendi hayatını hiç durmadan yoktan var etmeye yazgılı insan bilinmeyeni tanıdık kılarak kendine bir yuva edinmeye, bulunduğu yeri yuvaya dönüştürmeye çabalar.
Freud, 1919'da yayımlanan bir makalesinde vaktiyle tanıdık olanın yabancılaşması anlamına gelen bir kavram ortaya atar: unheimlich. Birbiriyle çelişen iki anlamı olan bu kelime Almanca ev anlamına gelen heim kökünden türetilmiştir. Heimlich tanıdık, bildik olandır. Doğum yeri. Koruyucu ve kollayıcı olan. Oysa unheimlich öteden beri tanıdık olanın tekrar ortaya çıktığında tekinsiz bir hal almasıyla ilintilidir. Yabancısı olduğu sonsuz şimdiki zamanın içinde kendi hayatını hiç durmadan yoktan var etmeye yazgılı insan bilinmeyeni tanıdık kılarak kendine bir yuva edinmeye, bulunduğu yeri bir yuvaya dönüştürmeye çabalar. Bir varoluş alanına dönüşen bu tanıdık mekân kontrol edilebilirliğiyle belleği taşıyabilir. Ancak unutulmaya karşı direnme arzusu mekân üzerinde güç sahibi olmayla ilişkilidir ve kontrol yitirildiği takdirde döngüsel ya da çizgisel bir biçimi olmayan bastırılmış zaman dilimleri beklenmedik varlıklarıyla insanın yuvasında tuhaf bir tekinsizlik halinin baş göstermesine neden olacaktır.
Engin Akyürek... En sevdiğim, en beğendiğim oyuncuyu yazarlıkta da oldukça başarılı buldum. :) Akıcı, bir çırpıda okunabilecek üsluba sahip. Anlatımındaki betimlemeler de öykülere renk katmış. Öyküleri bizi çocukluğumuza, geçmişe götürüyor ve şimdiye getiriyor.Gerçeklik ve kurmaca iç içe... Anlatılanların yabancısı değiliz, kendimizi adeta
Macaristan'in ünlü yazarlarından olan Magda Szabo (1917-2007)'ın okuduğum ilk eseri. Ülkemizde teknolojinin yaygınlaşması yayıncı kuruluşlarin çabasıyla dünyanın farklı coğrafyası yazarlarla tanışmak onların eserlerinde ki lezzeti paylaşmak büyük mutluluk. Macar yazar ülkemiz okurlarının yabancısı. Bu tanıtımı yky üstlenmiş iyiki de üstlenmiş. Macar gelenekleri az çok Türk geleneklerinin benzeri. Feodal bağlar yikilmamis. Aile akrabalık ve komşuluk ilişkileri sağlam. Yazarın kurgusu, ikinci Dünya Savaşının etkileri, şimdiki zaman ve geçmiş zamanın okura sezdirmeden verilmesi, kahramanların psikolojik yapıları yaşamın duygusal perspektifi olabildiğince derin işlenmiş. Olay bir taşra kasabasında başlar. Yüksek yargıç verdiği bir karardan dolayı görevinden alınır. Aile yoksul bir yaşama düşer. İtibarının iadesi yılları alır. Bu yokluk içinde kızı doktor olmuştur. Kendisi de sağlığını kaybetmiştir. Bir süre sonra ölür. Kızı evlerini satar ve annesini yaşadığı kent olan Budapesteye götürür. Kadın her türlü olanağa sahip olmasına karşın kendi yaşam alışkanlığını arar. Kendi görgüsü ışığında her yaptığına kızı karşı çıkar. Eşinin mezarını yaptırmak üzere kasabaya dönecek olması yeniden hayata tutunmasina yol açar.
Kuşak çatışmasını bu denli güzel anlatan bir esere rastlamamıştım.Kitap dostlarıma okumalarını öneririm. Hele aileden birileri bu dünyadan göçmüşse...
Hakan Tansel'in çevirisiyle 10/10
.
Iza'nın ŞarkısıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 20203,412 okunma
Ne kitaplar olmadan, ne de sadece kitaplarla bir başka deyişle, kitaplar ne her şey ne de hiçbir şeydiralgısı; kitaplarla kurulacak ilişkinin en gerçek, en yalın halidir. Çünkü kitaplar anlamanın, öğrenmenin pek çok yolu yordamı yanında elverişli bir seçenektir. İşte okuyunca bu tesbiti doğruladığı görülecek olan bir