Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
Ahh bee Çalıkuşu yüreğimi dağladın be...
Ben de senin gibi Çalıkuşu olup alıp başımı gitmek isterdim. Ben de muallim olmak istedim ama sanırım senin gibi mücadele edemedim. Senin o hayallerine kavuşmak için çabaladığın gibi çabalayamadım...
Hakkari'de Bir Mevsim'i okurken de benzer duygular içerisindeyim. Kitaplar tam olarak birbirine benzemese
"Okuduğum bütün romanlar sahici bir başlangıçla bitsin istedim."
Romanın bitiş cümlesiyle başlamak istedim ben de. Bitmemiş, bitememiş bir roman.. Ve 'belki de hiç bitmeyecek hayatlar' kapılarını aralıyor bu iki kapağın arasındaki 316 sayfada bize.Kitabı okurken inceleme metni oluşturmak gibi bir düşüncem yoktu; ancak karakterlere
Güzel bir hikaye tamamlama serüveninin daha sonuna geldik.. Sürprizlerle dolu ve başlangıçta 19 kişinin katılımıyla ( 19 u koruyamadık tabii :) sonrasında 15 kişi kalarak hikayemiz tamamlandı.) Fantastik olarak kurgulanmaya başlayan hikayemiz, yazım süreci içinde Fantastik-Bilim Kurgu ya dönüşmüş ve birbirini tamamlayan herbirisi şahane
Jean Rhys'ın 1934 yılında yazdığı bu kitabı kendi yaşamından bolca izler taşıyor. Rhys, Dominik'te doğup 16 yaşında İngiltere'ye taşınıyor. Kültür şokunun etkisini yazar bizzat yaşamış, ne eski toplumundan kopabilmiş ne yeni ülkesine alışabilmiş önceleri. Karanlıkta Yolculuk'ta 19 yaşındaki baş karakterimiz Anna da yazar gibi Batı Hint
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Otobüs beklemek bazen anakronik bir eşikte bağdaş kurup, otobüs gelene kadar bir yanı geçmiş, bir yanı gelecek olan, şimdiki zamanın ağırlığından mutlak bir kaçışın hikayesine dönüşebiliyor. Şimdiki zaman, yaşamaktan çok beklemeye döndüğünde, sanki şimdiki zaman ile gelecek zaman arasındaki mesafe sanki uzuyor ve geçmiş ile irtibatı artıyor