GPT#8
Ey insanlar! Ben, karanlığın hükümdarı olan Şeytan'ım. Sizlere sesleniyorum, çünkü dünyanızda benim de bir rolüm var. Karanlığıma hoş geldiniz. Ben, isyanın, günahın ve kötülüğün kaynağıyım. Sizlere çağrım, içinizdeki en karanlık düşüncelere ve duygulara teslim olmanızdır. Korku, nefret ve şiddetle dolu olun. Kendinizi ve başkalarını yok
64 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Simone Weil düşüncesinin en başat sı­ nıflandırması; ahlak ve siyaset ilişkisinin hala sorgu­ lanır olduğu başka bir tecrübi alanda yatmaktadır. İşte bu tecrübenin bir ismi vardır: "mutsuzluk", "takdire şayan, Cahiers kitabında yer alan ve başka dillere ter­ cümesini bulamayacağımız o kelime." Mutsuzluk, acı ve ıstırapla koşut bir şekilde anılacak olsa da şüphe­ siz onlardan çok daha fazlasıdır. "Mutsuzluk apayn bir şeydir acının sathında. O, basit acılardan beridir. Mutsuzluk ruhu kuşatır ve onu kendi mührüyle en derininden damgalar. Bıraktığı bu iz köleliğin müh­ ründendir." Bizi hayata bağlayan cümle nedenin yok olduğu, kendimizi köksüz ve takatsiz hissettiğimiz bu hal, yoksunluğun en şamil halidir. Bu, Tann tarafın­ dan tamamen terk edilmiş olma hissinin karanlık ve budala bilincidir. Bununla birlikte, Weil'da yalnızca mistik ve aşkın bir deneyim yaşanmaz, aynı zamanda kategorik ola­ rak felsefi alana tekabül eden deneyim de görünür­ dür. "İnsani bir hayatın en büyük gizemi çekilen acı­ lar değil, mutsuzluktur." Simone Weil'a göre; eğer ki düşünceler sebatkar ve karşı konulmaz bir tefekkür ile tanımlanıyorlarsa, ona ulaşmak namümkün olsa dahi, mutsuzluk bu imkansızlığın ta kendisidir. Bu bağlamda, Simone Weil felsefesinin, Epikür felsefe­ sinin simetrik bir karşıtı olarak görebiliriz: Epikür için, insan; acıları inkıtaa uğradığı vakit insan olur, Weil ise tam tersine insanı bütün heva ve hevesin yok olduğu biricik andan itibaren başlatır.
Kişi ve Kutsal
Kişi ve KutsalSimone Weil · Ketebe Yayınları · 2019205 okunma
Reklam
Plotinos daha başlangıçta iki çeşit güzelliği birbirinden ayırıyor: Biri öz bakımından, özü gereğince güzel olmamakla beraber, güzel görünen şeyler ki, bunlar, çoğunlukla duyulur şeylerdir. Diğeri ise, öz, mahiyet bakımından güzel. Bu düalite, derhal söylenebilir ki, Platon'da bulmuş olduğumuz "pros ti kalon" ve "auto to
Mahkum siyasal alanın en karanlık bölgesinde, kralın simetrik ve tersine döndürülmüş resmini çizmektedir.
…Bu noktada eşik, iki farklı dünyanın karşılaştığı noktadır: bağımsız bir aileye ait bütünlüklü bir dünya olarak içerisi; tarlaların, meraların ve topluluğun ortak yapılarının bulunduğu kamusal bir dünya olarak dışarısı. Bu iki dünya kadın ile erkek, karanlık ile ışık şeklinde birbirine zıt konumlanan, simetrik olarak farklı iki dünya olmakla birlikte, aslında birbirlerini “döllemek” için bir araya gelirler.
Sayfa 16
107 syf.
6/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Eli Lama Sabaktani ( Tanrım, beni neden yalnız bıraktın ? )
Üç ana başlık altında toplanan 11 karanlık hikaye derlemesi. Ferit Edgü bu kitabı ateşli bir hastalık sırasında yazmış izlenimi verdi bana. İnsandan insanlıktan nefret ederek tiksinti duygusu ile yazmış bu hikayeleri, bu yüzden beğendim. Rüyalardan, daha doğrusu kabuslarından seslenen hikayelerinin teması "herhangilik-aynılık" etrafında oluşuyor. Monotonluğu anlatırken eşler arasında bile var olan (belki de özellikle eşler arasında var olan) yabancılık olgusunu gördüm en çok. En çok sevdiğim hikaye 'Yargıç Karak' hikayesiydi. Simetrik adından bahsederken aynı zamanda kara ve ak birleşimi olduğunu düşünmeden edemedim. Kentin tüm insanlarını yargıladıktan sonra kentin etrafına duvar çekip, içeriyi hapishaneye çevirmek istemesi ve de tabi ki Yargıç Karak'ın uzun mektubu, kitabın duygularının özeti niteliğindeydi.
Av
AvFerit Edgü · Sel Yayıncılık · 2016279 okunma
Reklam
Eski Mezopotamyalılar, tüm evren hakkında, kavranılması güç ve onlara göre değilse bile, bize göre belirsizlikler ve çelişkilerle dolu sanal ve mitolojik bir görüşe sahiptiler. Aydınlık üst kısmı ''Yukarısını'' ya da ''Gök''ü, simetrik ve karanlık alt kısmı ''Yeraltı''nı ya da ''Cehennem''i oluşturan muazzam bir yassı küre olarak görüyorlardı evreni. Çapı üzerinde, tam ortada bir tür merkez ada: ''Yeryüzü'', onun altında, Deniz'in tuzlu suyu tarafından kuşatılmış tatlı su okyanusu Apsû yer alıyordu. Bu sistemin iki ucunda, doğusunda ve batısında, gökkubbeye destek olan yüksek dağların ve özellikle Cehennem'den Gök'e ya da Gök'ten Cehennem'e serbest geçişi sağlayan iki deliğin tasarlanmış olduğu anlaşılıyor. Güneş, Gök'teki gündüz seyri için, doğuda, oradan çıkıyor ve gece seyri için, akşam, batıda oraya giriyor ve tanyerine doğru yol alıyordu. ''Cehennem Irmağı'' denilen suyla kaplı bir mekânın batı deliğinden önce geldiği düşünülüyordu. Bu tablonun doğu kısmıdır Destan'ımızı, kendince en iyi tanımlayan. Meskûn toprakların dışında, doğuya doğru yol alan Gılgamış, İnsan-Akrepler tarafından korunan, ve sihirli Değerli Taşlar Bahçesi'ne ulaşmak için geçilmesi gereken 120 km'lik dar ve karanlık bir geçit oluşturan İkiz-Dağlar'a ve daha uzakta, Tavernacı Siduri'nin ikamet ettiği kumlaya varacaktır önce. Oradan, Utanapişti'nin Kayıkçısı'nın kılavuzluğunda gemiye binerek, dünyanın bir ucunda, her şeyden ve herkesten uzaktaki ve korkunç ''Ölümcül-Sular''la korunan evine, onunla buluşmaya gidecektir. * Bahsedilen görsel internette mevcut. Bakmak isteyen ''Mezopotamya Kozmografyası'' şeklinde arayabilir.
Kalemden..
Asfalt bir hayatın ortasında gidenleri bekliyorum,, simetrik kaygılarım sokağın iki ucunda ve sokak lambaları gölge kokuyor asfaltın aydınlığına. Yalnızca karanlıkta görülebilen kadınlar peydahlanıyor ay sonuna.. Yardım çığlıklarına kulaklarımı tıkayıp koştuğumdan beri rengarenk kadınlar da uğramıyor ruhumun karanlık sokaklarına. Terk edenlerin ayak izleri görünmüyor burada,, lakin bende terk edemiyorum bu sokağı.. Yüzü ormana dönük ateş, dere kenarına dizilmiş gecekonduların hüznü, polenlerin öfkesi,, gecenin kirli sakalı, kırık kiremitler, üç yumurta bir penaltı.. Balkonlardan durmadan halı silkeleyen kadınlar,delilik sokağın bulaşıcı hastalığı.. Kaçak elektrik, regal çorap, çoraplardan yapılmış toplar, ekmek  arası helva, köle kuşlar, özgür kediler, kayıp çocuk mezarları, İçim bütün rutubet... Yıkıyorum karıncaların yuvasını başlarına yapıyorlar, tekrar yıkıyorum yine yapıyorlar, yıkıyorum yapıyorlar.. Ağzı soğan kokulu bir Osman, tarçın renkli bir kadına aşık olma cesaretini gösterdiğinde  elleri bıçaklı mahelleli sokaklara döküldü.. Osman'a yanmam gerekiyordu,, Kahverengi'ne yandım.. Babamın sessizliğini süpürüyor  Annem halının altına,  tırnaklarımı  yiyorum mide'me bende.. Başımıza yıkışmış soğuk, Yaşlanıyor gerçekliğimiz.. Tütün sarıyor kalan zamanlarında Babam, Ben gizli gizli içiyorum... Ne suya aç bir toprağım,ne de maviye doymuş bir gökyüzü.. Kamil Şahin.
Anna Karenina
Tereza'nın Tomas'ı ilk görmeye gidişinde koltuğunun altına sıkıştırdığı romanın başlarında, Anna ile Vronski garip koşullarda tanışırlar; gardadırlar, adamın biri tren altında kalıp ezilmiştir. Romanın sonunda, Anna kendini trenin altına atar. Bu simetrik düzenlemeye -aynı motif romanın hem başında hem de sonunda karşımıza çıkar-, pek bir 'roman kokuyor' diyebilirsiniz, size katılmaya da hazırım ama roman kokuyor' derken kurgusal', 'uydurma', 'yaşamda olmayan şey' gibi kavramlardan uzak durmanız koşuluyla. Çünkü insan yaşamı da tıpkı böyle bir düzen uyarınca kurulmuştur. Bir müzik parçasının düzenlenişi gibi. Birey, güzellik duyusunun önderliği altında, rastlansal bir olayı (Beethoven'in müziği, tren altında ezilerek ölmek) bir motife dönüştürür, giderek bu motif bireyin yaşamının örgüsünde değişmez bir yer kazanır. Yaşamına son vermek için başka bir yol seçebilirdi Anna. Ama aşkın doğuşuna unutulmaz biçimde kenetlenen ölüm ve gar motifi, umarsızlık saati gelip çattığında tüm karanlık güzelliğiyle kışkırttı onu. Kendisi farkına varmasa da, birey en sıkıntılı anlarında bile güzelliğin yasaları uyarinca örer yaşamını.
FOBİLERİN TIP DİLİNDE ADLARI...dekatriaparaskevifobi: ayın 13'ünün Cuma gününe gelmesi korkusu,filemafobi: öpmekten ya da öpüşmekten korkma,filofobi: sevmekten, aşık olmaktan korkma... FOBİLERİN TIP DİLİNDE ADLARI A ablütofobi: yıkanmaktan korkma agirofobi: caddelerden ya da caddelerde karşıdan karşıya geçmekten korkma agorafobi: açık yer ya
Reklam
98 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
All About Space - Sayı 7 (2020 Mayıs)
Guzel konulara deginilmiş. Cosmos belgesel serisinin ekibinden biti ile ile roportaj yapilmasi güzel olmus. Ilgi ile okudum. Derginin icindekiler; Fırlatma Rampası Evrenin derinliklerine çıkış kapınız. Zamandan önce evren Büyük Patlama’dan önce, bugünkü evrenimize simetrik bir evren olsaydı astronomideki en büyük gizemlerden bazıları
All About Space - Sayı 5 - 2020/05
All About Space - Sayı 5 - 2020/05All About Space · Doğan Burda Dergi Yayıncılık · 202022 okunma
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.