Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
M.S. 400’de yazdığı otobiyografisi İtiraflarda, filozof ve teolog Aziz Augustine, “Big Bang’den önce ne vardı?” sorusunun teolojik eş değerine verilen bir cevabı tekrarlıyordu: “Tanrı evreni yaratmadan önce ne mi yapıyordu? Tanrı cenneti ve dünyayı yaratmadan önce, senin gibi bu tür soruları soran insanları atmak için cehennemi yaratıyordu.”
Poincare'in dediği gibi: "Nasıl bir ev taşların bir araya gelmesi ile oluşuyorsa bilim de hakikatlerin bir araya gelmesiyle oluşturulur. Ancak bir yığın taşa ev diyemediğimiz gibi bir yığın hakikate de bilim diyemeyiz."
Reklam
“Nasıl bir ev taşların bir araya gelmesi ile oluşuyorsa bilim de hakikatlerin bir araya gelmesi ile oluşturulur.Ancak bir yığın taşa ev diyemediğimiz gibi bir yığın hakikate de bilim diyemeyiz.”
“Bilimin en büyük trajedisi, güzel bir hipotezin çirkin bir gerçek tarafından yerle bir edilmesidir.”
Ev­renin yaşının iki kolumuzu açtığımız zaman oluşan bir uzunlukta olduğunu varsayalım. İnsanların evrende bu­lunma süresi bu ölçekte bir tırnak izi kadardır.
Sayfa 433 - Özgür Yayınları.
Big Bang modelini kimin icat ettiği sorusunu yanıtlamak im­kânsızdır. Big Bang modelinin geliştirilmesi, test edilmesi ve tamamlanması; teorik, gözlemsel ve deneysel birçok safhadan oluşuyordu ve her safhanın kendine has kahra­manları vardı. Genel izafiyet teorisi ile yerçekimini açık­layan Einstein’ın büyük katkıları olmuştur, çünkü yerçe­kimi anlayışı tamamlanmadan Big Bang modelinin ortaya çıkması imkânsız olurdu. Ancak ilk başta o da genişleyen bir evren fikrine karşı geldi, bu yüzden Big Bang teorisini geliştirmek Lemaitre ve Friedmann’a kaldı. Onların çalış­maları, evrenin genişlediğini gösteren Hubble’ın gözlemle­ri olmasaydı ciddiye alınmazdı. Ancak Hubble da hiçbir kozmolojik tartışmaya girmediği için Big Bang’in başarı­sında çok pay iddia edemez. Big Bang modeli, Gamow, Alpher ve Hermann’ın teorik; Ryle, Penzias, Wilson ve COBE ekibinin gözlemsel çalışmaları olmasaydı bilimin tozlu raflarında çürürdü. Sabit Evren modelinin kurucusu Fred Hoyle bile atom çekirdeği sentezi konusunda önemli teorik başarılara imza atmış ve istemeden de olsa Big Bang modeline yardımcı olmuştu. Big Bang modelinin sa­dece bir kişiye mal edilemeyeceği çok açıktır.
Sayfa 430 - Özgür Yayınları.
Reklam
Güneş'in de 8 dk. önceki halini görüyoruz.
...CMB(kozmik mikrodalga arka plan ışıması) radyasyonunu gözlemle­mek zamanda geriye bakmakla eş değerdir; aynı şey, bir astronom çok uzaktaki bir yıldıza baktığı zaman da ger­çekleşir. Bir yıldız 100 ışık yılı uzaklıktaysa ışığının bize ulaşması 100 yıl almış demektir, böylelikle yıldızın sadece 100 yıl önceki halini görebiliriz. Benzer bir şekilde, CMB radyasyonu milyarlarca yıl önce salınmışsa ve bize ulaş­ması milyarlarca yıl almışsa astronomlar bu radyasyonu bulduğu zaman, evrenin milyarlarca yıl önceki halini yani sadece 300,000 yaşındaki halini görüyor demektir.
Sayfa 410 - Özgür Yayınları.
Günümüzde, evrende yoğunluğu yaklaşık 1g/cm3 olan; örneğin su gibi birçok nesne vardır. Mesela 1.4 g/cm3 olan Güneş sudan biraz daha yoğundur; ve Satürn’ün yoğunluğu da 0.7 g/cm3’tür. Öte yandan evrende neredeyse hiçbir şeyin olmadığı büyük boşluklar da mevcuttur. Sonuç olarak, galaksiler­den devasa boşluklara kadar, her şeyi hesaba kattığımız zaman, evrenin ortalama yoğunluğu yaklaşık 0.000000000000000000000000000001 g/cm3tür. Bu da de­mektir ki özellikle bizim yaşadığımız bölgeler başta olmak üzere evrenin bazı bölgeleri, ortalama yoğunluktan mil­yonlarca ve milyonlarca kat daha fazla yoğundur.
Sayfa 407 - Özgür Yayınları.
Big Bang teorisi çerçevesinde evren daha anlamlıydı. Örneğin, 1823’te bilim adamları evrenin sonsuz olduğunu varsayıyorlardı. Ancak Alman astronom Wilhelm Olbers, gece gökyüzünün neden yıldız ışığıyla dolu olmadığını sor­gulamaya başladı. Ona göre, eğer evren sonsuzsa içinde de sonsuz sayıda yıldız olmalıydı, ve evren sonsuz yaşın­daysa yıldızların ışığının bize ulaşmak için sonsuz zama­nı vardı. Bu yüzden eğer evren sonsuzsa gece gökyüzü yıl­dız ışığıyla dolup parlamalıydı. Bu sonsuz ışığın uzayda bulunmaması, Olbers para­doksu olarak bilinir. Gece gökyüzünün yıldız ışığıyla ay­dınlanmamasının birçok açıklaması vardır, ama belki de en iyisi Big Bang’in açıklamasıdır. Eğer evren sadece bir­ kaç milyar yıl önce yaratılmışsa yıldızların ışığı bize sade­ce belirli bir hacimdeki yıldızlardan gelebilir çünkü ışık saniyede 300,000 km hızla ilerler ve sonlu bir hızı vardır. Yani sonlu bir yaşı olan evrende, sonlu bir hızla ilerleyen ışık, sonlu bir aydınlık derecesine yol açar ki biz de bunu gözlemlemekteyiz.
Sayfa 405 - Özgür Yayınları.
Big Bang’in yankısı: kozmik mikrodalga ar­ka plan ışıması (CMB)
Penzias : “...akşam dışarı çıktığınız zaman şapkanızı çıkarırsanız, Big Bang’den kalma bir sıcaklık başınızı ısıtacaktır. Ayrı­ca çok iyi bir FM radyosu alıp istasyonların arasına geçer­seniz, o şş..şş..şş.. sesini duyabilirsiniz. Daha önce bu sesi duymuşsunuzdur. Biraz sakinleştirici bir sestir. Bazen dalgaların sesine benzer. Dinlediğiniz bu sesin yaklaşık yüzde birinin yarısı Big Bang’den kalmadır.”
Sayfa 398 - Özgür Yayınları.
Reklam
Bilim ve teknolojinin tarihi tesadüflerle doludur. Ör­neğin, George de Mestral İsviçre kırsalında bir yürüyüşe çıkmıştı. Pantolonuna yapışan tohumları incelerken to­humların kancalarının pantolonun kumaşına yapışmasını sağladığını fark etti ve günümüzde kullandığımız cırt cırt­ları icat etti. Bir başka tesadüf örneğinde de Art Fry adlı mucit bir süper yapışkan icat etmeye uğraşırken birbir­lerine yapıştırılmış iki nesnenin kolayca sökülebileceği kadar zayıf bir yapışkan buldu. Kilise korosunun bir üye­si olan Fry, bu zayıf zamkla ilahi kitabının üzorine ka­ğıtlar yapıştırarak notlar almaya başladı ve post-it böylece doğmuş oldu. Tıbbi tesadüflerin bir örneği de Viagra’dır. Viagra ilk olarak kalp hastalıkları için gelişti­rilmişti. Klinik testlerinde başarısız olmasına rağmen hastalar, henüz kullanmadıkları hapları vermeyi redde­dince doktorlar ilacın olumlu bir yan etkisi olabileceğin­den şüphelenmişlerdi...Alexander Fleming’in pe­nisilini bulması, pencereden deney kabına düşerek kapta­ki bakterileri öldüren bir miktar penisilyum küfü sayesin­de olmuştur. Muhtemelen kendisinden önceki mikrobiyologların birçoğunun deney kaplarına da aynı küf düş­müştü ama bu bilim adamları, milyonlarca hayatı kurta­rabilecek bir icat yapacaklarına, deneylerin başarısız ol­duğunu düşünüp kapları çöpe boşaltmışlardı. Winston Churchill bir keresinde; “İnsanlar sıklıkla gerçekle karşı­laşırlar, ama çoğu hiçbir şey olmamış gibi aceleyle hayat­larına devam ederler” , demişti.
Sayfa 374 - Özgür Yayınları.
Radyo dalgaları, görünebilir ışık dalgaları gibi elekt­romanyetik spektrumun bir parçasıydı. Ancak radyo dal­gaları gözle görünemezler ve dalga boyları çok daha geniş­tir. Görünebilir ışık dalgalarının dalga boyları milimetre­nin binde biriyken radyo dalgalarının boyları birkaç mili­metre (mikrodalga), birkaç metre (FM radyosu dalgaları) veya birkaç yüz metre (AM radyosu dalgaları) olabilirdi.
Sayfa 370 - Özgür Yayınları.
1972’de Hoy­le...“Kazanmayı umut edemeyeceğim bir savaş alanında daha fazla kavga vermenin gereğini göre­miyorum.
Sayfa 367 - Özgür Yayınları.
Süpernovalardan evrene yayılan elementler...
Sihirli Ocak kitabının yazarı Marcus Chown, yıldız simyasının önemini şöyle anlatıyor: “Bizim yaşayabilme­miz için milyarlarca, hatta yüzlerce milyarlarca yıldız öl­dü. Kanımızdaki demir, kemiklerimizdeki kalsiyum, her nefes aldığımızda ciğerlerimizi dolduran oksijen; bunların hepsi Dünya doğmadan çok önce yıldızların ocağında pişi­rilmişti.” Romantikler, kendilerini yıldız tozundan yaratıl­mış olarak hayal edebilirler; kötümserlerse kendilerini nükleer atık olarak görebilirler.
Sayfa 357 - Özgür Yayınları.
...uzak galaksilerin Dünya’yla arasındaki mesafe, Big Bang teorisinin evrenin yaşını hesaplamasında son derece önemliydi. 1952’de Baade galaksilerin uzaklığını iki katına çıkarmıştı, ve böylece de evrenin yaşı da iki ka­tına çıkıp 3.6 milyar yıl olmuştu. Ardından iki yıl sonra Sandage, galaksileri daha da uzaklara gönderdi, ve evre­nin yaşı 5.5 milyar yıla çıktı. Tüm bu artışlara rağmen ölçümler hâlâ yanlıştı. San­dage, 1950’ler boyunca uzaklık ölçümleri üzerine çalışma­ya devam etti ve galaksilerin uzaklıklarıyla birlikte evre­nin yaşı da artmaya devam etti. Gerçekten de galaksilerin uzaklığını ve evrenin yaşını ölçmede en önemli figür San­dage olacaktı, ve onun gözlemleri sayesinde evrenin yaşı­nın 10-20 milyar arasında olduğu ortaya çıkacaktı.
Sayfa 351 - Özgür Yayınları.
104 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.