Konuyu ve karakteri sevmeyince kitabı da sevemiyorum ne yazık ki, oysa psikolojik detaylarıyla karakterler oldukça iyi kaleme alınmıştı. Xaviere konuk kızımızın adı ve kendisini sevecek bir okuyucu olacağını zannetmiyorum açıkçası. Françoise ise zayıf, güçsüz, silik tipiyle iticiydi. Roman İkinci Dünya Savaşı öncesi Paris’inde geçiyor. Françoise'in sevgilisi Pierre ünlü bir oyuncu olmasının yanında bir yönetmen ve tiyatro sahibi, Françoise ise bir yazar. Yolunda giden hayatları Xaviere'in yanlarına gelmesiyle rayından çıkar. 
Simone de Beauvoir 1943 yılında bu kitap ile başlamış yazarlık hayatına. Ülkemizde 1971 senesinde yayımlanmış. Roman, onun ve Jean-Paul Sartre'ın Olga Kosakiewicz ve Wanda Kosakiewicz ile olan ilişkisinin kurgusal bir açıklaması olarak değerlendirilmiş.
Aykırı olmak
Gerçekten de çok farklı bir deneyim oldu. 
Marquis de Sade, cidden aykırı biri. Kitabı aldığım zaman kafamda kitabın ne içerdiğini bilmeden aldım, okudukça şaşkınlığımı gizleyemedim. Kadınlara karşı neden böyle ki?
Ama çoğul olarak konuşursak kadınların şiddetli cinsel ilişkiyi daha çok sevdiğini görürüz. Simone de Beauvoir ustaca bu karanlığa ışık tutmaya çalışmış. Ya ben cinselliği konu alan kitaplardan pek hazzetmem lakin. Sadist bir cinsel arzuları olan insanın bakışına da bi göz atmak istedim. Psikoloji ve insanlığın ne tür karanlık yollarla cinselliğin hazzına tatmin olmanın ne demek olduğunu. İnsanın ne tür yollar ile aslında bur nevi kaçmak istediğini temel almanın ne olduğunu. Mazoşist'lik aslında bir nevi Sadistlik parçası olmasını görmek beni düşündürdü. İyi niyetten kötülüğe kurban gitmenin bu çağda normal karşılanması da garip. Sade kitapta da bahsi geçtiği gibi bencilliği, kötülüğü, mutluluğu son sınırına kadar yaşamıştır. Hele ki 
Cemal Süreya'nın çevirmenliği de ayrı bir tat katmış.
BAŞKALARININ KANI..
“Bir gün şöyle bir şey okumuştum: Her birimiz her şeyden herkese karşı sorumluyuz. Öyle doğru geliyor ki bu bana."
Muhteşem sorgulayıcı bir alıntı değil mi ? Dostoyevski'nin bu sözü ile başlıyor eser.. Düşünün artık devamı nasıl Yani bir nevi kitabın bir cümle olarak özeti diyebiliriz bence.
Değerli yazarımız Simon de Beauvoir, bu eseri 1941 ile 1943 yıllarında Paris işgal altındayken kaleme almış. Helene, Jean, Paul..
Aslında yazar hakkında ilk başta bilseydim bu bilgiyi belki daha tatlı bir okuma olurdu diye düşünüyorum fakat okumayı tamamladıktan sonra öğrenmiş oldum ve beni yine mutlu etti bu ince detay : Simone'nun kız kardeşinin ismi Helene, kendisine çok değer verdiği kardeşi.. Simone'nun sevgilisi Jean-Paul Sartre.. Yani hem gerçek hayatından esinlenerek bu isimleri kullanarak karakterlerinin isimlerini oluşturmuş, hem varoluş felsefesi olsun, direniş, aşk, işgal konuları olsun, hepsi ele alınmış..
Sadece, kitapta ki zaman sıçramaları ilk başka beni zorladı ama sayfalar ilerledikçe alışıyorsun tarzına..
Simone de Beauvoir'dan okuduğum ilk kitap. Okudum ve vesile olan Sevgili 
Begüm 'a teşekkür ediyorum. Kendisini yıllardır severek takip ediyorum. Kurmuş olduğu kitap kulübüne katılarak, bu eseri okuduk ve saatlerce yorumladık sohbet ettik.. Muhteşemdi.. Yazar hakkında öğrendiklerim çok güzeldi..
Tavsiyemdir okumasını isterim :)
