20. yüzyılda feminizmin üç evresi vardır: Süfrajetler, Simone de Beauvoir ve 68 Mayıs'ndan sonra yeni özgürleşmeler ve yeni çıkmazlar.
Sayfa 82 - Sel YayınlarıKitabı okudu
26 Eylül 1947 à Algren
"Ben yalnızca mutluluk ve aşk içinde yaşamazdım, kitaplarımın ve işimin dünyada tek anlam bulduğu yerde yazmaktan ve çalışmaktan vezgeçemezdim."
Sayfa 41 - Sel YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ama Sartre ile Beauvoir, özerk bireyler arasındaki saygının ve minnettarlığını korumak kaygısıyla ve bu kaygının ötesinde, kadın-erkek birlikteliğinin imkansızlığının dışında neyi göstermiş oldular? Başkasının fiziksel bütünlüğüne olduğu kadar uğraşına da özen göstermek olan nezaketin bu doğruyu ne bir bakışı kaçırır ne de bir sözü. Erotik uyumun ve uyumsuzluğun ötesine geçmiş bir düşünce bağı, bir fikir alıverişi: Çift, onlara göre, bir tartışmadır.
Sayfa 32 - Sel YayınlarıKitabı okudu
‘’ Büyük farklar vardı aramızda. Ben onun anadilini iyi biliyor, yaşadığı ülkenin edebiyatını ve tarihini tanıyor, sevdiği kitapları ve yazdıklarını seviyordum; onun yanında kendi benliğimi unutuveriyordum, onun dünyasına giriyor, o dünyanın bir parçası oluveriyordum. Fakat o benim dünyamdan habersizdi; yazdıklarımı doğru dürüst okumamıştı. Sartre'ın yazdıklarını benden biraz daha iyi, kıl payı daha iyi tanıyordu.’’
Zorla ve erken yaşta evlilikler Hindistan'da , özellikle Nepal'de, Bangladeş'te, Mozambik'te Zambiya'da, Kamerun'un kuzeyinde, Boko Haram'la birlikte Nijerya'da çoğalmaktadır (diğerlerini saymıyorum): Şu anda hayattaki 700 milyonun üzerinde yetişkin kadın çocukken zorla evlendirilmiştir. Her sene 15 milyon kız çocuğu bu uygulamalardan mağdur oluyor.
Sayfa 110 - Sel YayınlarıKitabı okudu
‘’ Tehlikeli bir soru dudaklarınızı yakıyorsa, telaşınız yüzünden yanılır ve bu sıkıntıdan kurtulmak için çoğunlukla en olmayacak zamanı seçer, en olmayacak çarelere başvurursunuz; ben de öyle yaptım; bir öğle vakti, Salacrou'nun evindeki davete gitmek üzere odamdan çıktığımızda Sartre'ın yüzüne alık alık bakarak: «Gerçeği söylesenize artık; hangimiz daha önemliyiz; M.yi mi, yoksa beni mi seçiyorsunuz?» diye sordum. «M.'yi kaybetmek istemiyorum, çok önem veriyorum ona, ama görüyorsunuz, yanınızdayım» diye yanıt verdi. Soluğu "kesilecek gibi oldu. Aslında «Aramızda bir sözleşme var. bunu bozmuyorum, fazlasını sormasanıza» demek işlemişti. Bu yanıt gelecek günleri tehlikeye düşürüyor, her şeyin yeniden ele alınmasını gerektiriyordu. O gün yemek yerken, dostların elini sıkarken ve gülümserken çok acı çektim; Sartre'ın endişeli gözlerle beni süzdüğünü hissediyordum, daha çok kasılıyor ve gittikçe katılaşıyordum, yemeğin sonunu getiremeyecekmişim gibi geliyordu bana.’’
Geri122
227 öğeden 221 ile 227 arasındakiler gösteriliyor.