Plutarkhos'un aktardığına göre Simonides, "resmi sessiz şiir olarak adlandırıyordu, şiiri ise konuşan resim; zira ressamların gerçekleşmekte olduğu anda tavsir ettikleri eylemleri, sözcükler olup bittikten sonra tasvir eder".
Sanat eserini aynaya benzetmek yalnız resim sanatı için söz konusu değildi; Sokrates'in dediği gibi şairin yaptığı da bir yansıtmaydı. Yunan şairi Simonides'in "Resim sessiz bir şiir, şiir konuşan bir resimdir" sözü de, eleştiri tarihinde sık sık rastladığımız bir fikri dile getirir.
Stendhal, Kırmızı ve Siyah'da aynaya benzetir romanı: "Yol boyunca gezdirilen bir aynadır roman."
Marksist Plehanov için de "Edebiyat ve sanat hayatın aynasıdır."
Simonides çeşitli duraksamalardan ve ertelemelerden sonra, kendi hükümdarına şu yanıtı veren bir bilgedir: Tanrı üzerine ne kadar çok düşünürsem, onu o kadar az
kavrayabiliyorum.
Ne zaman Tanrı'nin doğası üzerinde duran bir tartışma görsem, aklıma Simonides'in şu kurnazlığı gelir: Söylendiğine göre Tiran Hiero, ona bu soruyu sorduğunda Simonides bir günlük düşünme süresi istemiş; aynı soruyu ertesi gün de sorduğunda iki gün daha istemiş ve her seferinde günlerin sayısını iki katına çıkarınca Hiero hayrete düşüp niçin böyle yaptığını sormuş, o da "Çünkü düşündükçe konunun ne kadar belirsiz olduğunu görüyorum." demiş.
Şu var ki Polemarkhos, insan sık sık aldanır. Doğruluğu, kötü sandığı dostlarına zarar vermekte, iyi sandığı düşmanlarına da iyilik etmekte görür. Böyle olunca da, Simonides'in deminki sözünün tam tersini söylemiş oluyoruz.