Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Züm

Sabitlenmiş gönderi
''Doldurduğunuz yere bir bakın... Onu boş bıraktığınızda sizi özleyen ne çok insan olacak!''
Sayfa 217 - Lorry, Carton hakkında
Reklam
Akşamları, fakirleri, hastaları, düşkünleri ziyaretle geçen uzun ve yorucu bir günün ardından, kimi zaman kılımı bile kıpırdatacak hâlim olmuyor, kalbim istirahat, sevgi ve şefkat ihtiyacıyla dolup taşıyor. Fakat evimde huzursuzluktan, ithamlardan, iğnelemelerden başka bir şey bulamıyorum. Bunlardansa dışarıdaki soğuğu, rüzgârı, yağmuru yeğlerim.
Sayfa 75
Ne acı! Bazı ruhlar, bilhassa mutluluğa karşı direnirler. Mutluluğa kabiliyetleri yetmez, beceremezler...
Sayfa 73

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sınırlar kurallarla değil sevgiyle çizilmeli.
Sayfa 73
Küçük çocuklar gibi olamazsanız göklerin krallığına giremezsiniz.
Sayfa 69
Reklam
''Sana daha önceden de söylemiştim Gertrude: Gözleri olan insanlar bakmayı bilmezler. Bunun üzerine kalbimin derinliklerinden şu duanın yükseldiğini işittim: ''Tanrım zekilerden esirgediklerini alçakgönüllülere bahşettiğin için sana şükürler olsun.''
Sayfa 60
''Senib gördüğün kadar güzel değiller, sevgili Gertrude.'' ''Bana o kadar güzel olmadıklarını söylemeyin.'' ''Senin gördüğün kadar güzeller.''
Sayfa 59
Kendimi bu mukayeselere kaptırıp gitmişim, Gertrude'ün Neuchâtel'deki konserden ne kadar keyif aldığını bahsetme- yi unutmuşum. Tam da Pastoral Senfoni'yi çalıyorlardı. "Tam da" diyorum çünkü malum, bundan başka hangi parçayı ona dinletmeyi daha fazla isteyebilirdim ki? Konser salonundan çıktıktan sonra Gertrude epeyce bir süre dut yemiş bülbül gibiydi. "Gördükleriniz sahiden bu kadar güzel mi?" diye sordu aniden. "Ne kadar güzel mi canım?" "Şu Dere Kenarındaki Sahne kadar..." Hemen cevap vermedim, çünkü aklım dünyayı olduğu de- ğil, olma ihtimaline sahip olduğu, kötülüğe ve günaha yer olmayan hâline boyayan tarifsiz armonilerdeydi. Henüz Gertrude'e ne kötülükten ne günahtan ne de ölümden bah- setmeye dilim varmıştı. "Gözleri olan insanlar mutluluk nedir bilmezler..." diye- bildim sonunda. "Fakat gözleri olmayan biri olarak ben, duymanın verdiği mutluluğu biliyorum!" diye yanıtlayıverdi beni.
Sayfa 35
Fakat bir gün onu Neuchâtel'e götürüp konser dinletme şansına sahip oldum. Senfonideki her enstrümanın oynadı- ğı rol sayesinde renk konusuna tekrar değinebildim. Bakır, yaylı, üflemeli çalgıların çıkardığı seslerin çeşitliliğine, her birinin kendine göre farklı yoğunluklarda en kalınından en tizine kadar tüm ses perdelerini çıkarabildiğine dikkatini çektim. Doğadaki renkleri de aynı şekilde tasavvur etmeye davet ettim. Kırmızı ve turuncu tonları boru ve trombonların, sarı ve yeşil tonları kemanların, çelloların ve basların, mor ve mavi tonları flütlerin, klarnetlerin ve obuaların çıkardığı türlü sesleri anımsatıyordu. O andan itibaren şüphelerini derin bir haz aldı.
Sayfa 33
Sonrasında bana anlatınca öğrendim: Kuşların ötüşünün tamamen ışıktan kaynaklandığını hayal eder, sıcaklığın yanaklarını ve ellerini okşadığını hissedermiş. Bunun üzerine kafa yormamış bile. Nasıl su ateşin yanında kaynamaya koyuluyorsa ona göre sıcak havanın şakıması da gayet doğalmış. İşin aslı, onunla ilgilenmeye başladığım güne kadar hiçbir
Reklam
Karanlık dünyasının sınırlarını içinden hiç çıkmadığı odanın duvarları belirlemişti. Yalnızca yaz günleri, kapı aydınlık dünyaya açık kaldığında, en fazla o eşiğe kadar ilerlemeye cesaret edebilmişti.
Sayfa 29
''Kastettiğim bu değildi!'' diye karşı çıktı. ''İnsan ruhu güzeli, rahatlığı uyumu, dört bir yanda dünyayı kirleten, çirkinleştiren, lekeleyen günah ve kargaşadan çok daha kolay ve canı gönülden zihninde canlandırır. Beş duyumuz da bu hakikatle yüzleşmemizi sağlar. Hatta elimden gelse Vergilius'un bize öğrettikleri fortunatos nimium sua si bona norint (İyiliği bilseydi ne mutlu olurdu insan.) deyişinin sonunu si sua mala nescient (kötülüğü bilmeseydi) ile değiştirirdim. Kötülüğü bilmeseydi ne mutlu olurdu insan.''
Sayfa 23
fakat yorgunluğundan dem vurar vurmaz suspus oldum, çünkü birçok kere pervasız heveslerimin neticelerini karımın omuzlarına yüklediğiimim biliyordum.
Sayfa 17
zira davranışlarımı kutsal kitabın nüfuzunun arkasına gizlemeyi oldum olası çirkin bulurum.
Sayfa 17
''Acaba uyuyor mu? Bu nasıl zifiri bir uyku böyle? Böyle bir uykunun uyanıklıktan farkı var mı? Bu kesif bedenin içinde hiç şüphesiz ışık saçan rahmetinizden bir huzmeye dokunmayı bekleyen bir ruh var yüce tanrım! Sevgimin onu bu korkunç geceden kurtarmasına izin verir misin?''
Sayfa 14
Her şey insanların kimi zaman uydurmaya bayıldığı farazi itirazlar olmaksızın kolayca gerçekleşti. Çocukluğumuzdan itibaren sırf etrafımızdakiler ''Yapamazsın'' dedi diye, kim bilir kaç defa yapmak istediğimiz şeylerden alıkonmuşuzdur.
Sayfa 14
1.040 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.