Doğmak bir klişeydi,ölüm bir klişeydi,ihanet bir klişeydi,duyguları inkar klişeydi,zaaflar klişeydi,korku klişeydi,yoksulluk klişeydi,zamanın geçmesi klişeydi,haksızlık klişeydi...Ve bütün bu klişeler insanı paramparça eden gerçekleri barındırıyordu içinde.İnsanlar klişelerle yaşayıp,klişelerle acı çekiyor,klişelerle ölüyorlardı.
Ne zaman doğacağın,ne zaman öleceğin ,kime aşık olacağın,kimden ayrılacağın,kimi özleyeceğin,ne zaman korkacağın,yoksul olup olmayacağın ise tesadüftü.Bize yakın biri hastalandığında,öldüğünde,bizi terkettiğinde,o korkunç"tesadüf"bizi bulduğunda "klişenin" hükmü kalmıyordu.Tesadüflerin çizdiği kaderimiz,başımıza gelenlerin bir klişeler serisi olduğunu görmemizi engelliyordu.Klişelere isyan etmek çok anlamsız olduğu için tesadüflere isyan ediyorduk,"neden ben","neden o","neden şimdi"demek daha anlamlı geliyordu.
Klişelerle tesadüflerin oluşturduğu sıradan gerçeklerin dışına çıkmaya değil,tam aksine iyice içine girmeye,derine,daha derine inmeye çalışmalıydık.Hayatın ve edebiyatın bir arada bulunabileceği yer orasıydı.