Çirkinleşen Çirkince'nin Şirince olması
Halbuki orası artık Çirkince tesmiye (adlandırma) edilmiyor. Kaza kaymakamı ile parti, erkan-ı devr-i cumhuriyette böyle güzel bir vatan köşesinin adını Çirkince olarak bırakmayı muvafık bulamadılar, Dahiliye Vekaleti'ne müracaat ederek değiştirttiler. Şimdi oranın ismi Şirince'dir... Ya... Şirince...
Sayfa 106Kitabı okudu
Evli adamın sessiz çaresizliği
Tapuların bir kısmı eski eşim Müjde ile hisselidir. Bana ait olan kısmını bağışladım.
Sayfa 215Kitabı okudu
Reklam
Sırça Köşk Sabahattin Ali'nin bu eserinde köy ve köylüden söz açan bir tek hikâyesi vardır: "Çirkince". Mehmet Işıksoy'un açıkladığına göre "Çirkince" 1945-1946 yıllarında yazılmıştır. Sabahattin Ali, Selçuk'ta yaptığı bir gezi sırasında Şirince'yi de dolaşmış, bilgi toplamıştır. "Çirkince", bir hikâyeden çok; uzun bir gezi yazısına, toplumsal, daha doğrusu, çevresel eleştiriyle yoğrulan bir röportaja benzemektedir. Yazar, çocukluğunda birkaç gün kalıp sevdiği Şirince'yi otuz yıl sonra görmeye gider. Burası eskiden Rumların oturduğu yeşil, temiz, güzel bir köymüş. Savaştan sonra zeytinci Rumlar gitmiş, yerine, Kavala'dan tütüncü göçmenler gelmiş. İşlemesini bilememişler, zeytinlikleri ucuza ağalara satmışlar. Bu yüzden köylü gittikçe yoksullaşmış, köy de çirkinleşmiş. Köylüler ağaçları kesip yakmış, pencereleri kapatmış, yollara gübre dökmüşler. Şimdi kentte oturan birkaç ağanın toprağında işçi olarak çalışıyorlarrnış. "Çirkince"de ağalık düzeninin yalnızca toplumu, insanı değil, doğayı da nasıl bozduğu anlatılmaktadır.
1986'da askerliğimi yapıyorken Ali Nesin'le aynı bölüğe düştük. (...) Üç ay Ali Nesin'le keyifli, verimli bir hapis yaşamımız oldu.
Bu insanlar Türkçe deyince bir Orta Asya dili kavramak ihtiyacı içindeler. Bugünkü Türkçenin Türki diller ailesi ile ilişkisini aşırı bir inatla hatta neredeyse ideolojik bir saplantıyla savunmak ihtiyacını hissetmişlerdir. 10 kelimelik bir cümle kuruyorsunuz, içinde Asya Türkçesi olan kelime ya bir tane ya hiç olmuyor. Arapçası, İngilizcesi, şusu busu birbirine karışıyor. Bildiğim edebi diller arasında en melez dildir Türkçe. İngilizce, Fransızca, Japonca, Rusça ile kıyaslanmayacak ölçüde melez bir dildir. Bunu Türk Dil Kurumu’nun yörüngesinde olan dilciler 70 seneden beri bir ayıp olarak algıladılar. Oysa bence bariz bir zenginliktir. Türkçe’nin nasıl bir dünya dili olduğunu gösteriyor.
Böyle intihale sevinmeli mi üzülmeli mi
2003'te çıkardıkları yönetmeliğe, bizim kitaptan çaldıkları cümlelerle bir "butik otel" tanımı eklediler.
Reklam
339 öğeden 261 ile 270 arasındakiler gösteriliyor.