Gözlerin
toplumsal bir ayaklanmada
diktatörü linç edecek kadar
büyük bir öfkeyle beni meydanda
ha astı
ha asacak gibi bakarken,
bir öksürüğün kendi boğazına takılı kalması
bir ağacın ihtilafa düşerek ormanını terk etmesi bir ihanetin aşka şirk koşması
ve
bir mayının kendi protez ellerine
dokunma çabası kadar amansızca
eziliyordu bedenim
bakışlarının altında...
Bazen düşünüyorum, madem kaderimiz belli, bu hayata ölmek için geldik. Niye yaşıyoruz?
Allahu Teala herşeyi bilendir, elhamdülillah buna inanıyoruz. Ama madem Allahu Teala Hazretleri herşeyden haberdar, günahımızı sevabımızı bilecek, tahmin edecek, alıkoyup, önümüze serebilecek mevkiide neden bizi yarattı, ve neden sınav dediğimiz bu hayatın içindeyiz?
Demek istediğim şu, asla şirk koşmak veya işe karışmak gibi birşey söz konusu değildir.
Ama madem kader, kaza belli, madem Allahu Teala her adımımızı önceden biliyor. Biz niye bu tiyatroda yer alıyoruz?
" Kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize.. "
Turgut Uyar
Mekke döneminde nâzil olmuştur. Altı âyettir. Kâfirlere hitapla başladığından bu adı almıştır. Ebû Cehil ile bazı Kureyş müşrikleri, Resûlullah’a amcası aracılığıyla cazip teklifler yapmışlar; “İsterse kendisine başkanlık verelim. Yeter ki putlarımıza söz söylemesin. Bir yıl o bizim putlarımıza tapsın/saygılı olsun; bir yıl da biz onun Allah’ına ibadet edelim.” demişlerdi. İşte inen bu sûre ile Allah Resûlü onlara Allah’ın red cevabını bildirdi. Putlara saygı ve tapınma ile beraber uzlaşmacı ve tavizci beraberliğe girmedi. O’na, şirke girmemek için Allah’ın hâkimiyetine, Rabliğine/tevhide aykırı bulunan şeylerde hiçbir taviz ve uzlaşma ruhsatı verilmemiştir. Resûlullah’ın tatbikatı da bu olmuştur. Fakat bundan sonra müşrikler daha sertleşmeye başladılar. Zaten bütün peygamberlerin mücadelesi, dinsizlerden ziyade, Allah’ın varlığını kabul ettikleri halde tâğûtlara kulluk eden, fikrî veya şeklî putları yücelten, onları öne geçiren şirk dini mensuplarıyla olmuştur.