Neval El Seddavi'nin Kanatır Cezaevinde karşılaştığı, Firdevs adında bir kadının hayat hikayesini anlattığı romandır "Sıfır Noktasındaki Kadın." Firdevs doğar doğmaz acıların, sıkıntıların içinde tek başına ayakta durmaya, var olmaya çalışmıştır. Önce babasının onu köle gibi çalıştırması, daha küçücük bir çocukken cinsel obje gibi görülüp amcası tarafından tacize uğraması, yaşlı bir adamla evlendirilip her gün dayak yemesi gibi daha birçok yürek yakan olaylar başına geliyor. Romanı okurken Orta Doğu'da kadın olmak ne zor dedim ve bir iki dakika sonra aslında dünyanın her yerinde bu olayların sessizce ve üstü kapatılarak kadınlara yaşattırıldığını düşündüm. Ataerkil düzenin kadınları sıfır noktasına çekme çabalarının her devirde ve her coğrafyada var olduğunu gördüm. Kadınların eziyet gördüğü, yaşama haklarının elinden alındığı iğrenç insanlar tarafından yönetilmeye çalışıldığı, din adı altında suistimal edildiği, taşlandığı bu rezalet çağda Firdevs gibi güçlü, korkusuz ve cesur olup hep birlikte daha yüksek bir sesle haykırmalıyız. Bütün iğrenç düzene karşı daha gür çıkarmalıyız sesimizi.
"Dünyanın yalan dolu olmasının bedelini, Firdevs canı ile ödemek zorunda kaldı" yazmıştı Seddavi, Bizler Firdevs'i yalnız bıraktık tüm öldürülen kadınları yalnız bıraktığımız gibi... Ne zaman gözlerimizi açacağız. Birlik olmak için yapılan tüm kötülüklere dur demek için hâlâ neyi bekliyoruz...Onlara inat yaşamalıyız!