“Sistemi doğru kurmak gerekir.İyi bir sistem kurabilirseniz,bir ağacın ömür süresi içinde nesilleri de değiştirebilirsiniz; önümüzdeki nesilleri de kurtarabilirsiniz.”
Aşksız bir gündelik dünyada, erotizm aşkın ikamesi olma iddiasındadır. Cinsellik, bir kendilik olarak (dolayısıyla bir başkanlık rejimi içinde özün başkanlık ettiği bir “alt-sistem” olarak) anlaşılabilir, oluşturulabilir ve kurulabilir mi? Her şey sanki böyle bir prosedür uygulanmaya çalışılıyormuş, bu öz kendi kendisini oluşturuyormuş gibi olup bitiyor. Bu öz, belirtileri şurda burda ortaya çıkan bir Eros dini içinde gizlidir. Resmi dinlere aykırı olan bu yaygın, gizli dinin kendisine özgün ayinleri, kurban törenleri vardır. Bu dinin başpapazı da Marquis de Sade’dır. Konusu cinsiyet, cinsellik, cinsel zevk ve cinselliğin normal veya anormal uyarıcıları olan yazıların hızla artması bu hipotezi doğrular. Keza cinselliğin reklamlarda ve ticari amaçlarla kullanılması da. Öz olarak kurulan cinsellik arzunun göstergelerine el koyar.
Bilim insanları domuzların lisan benzeri bir sistem kullandıklarını,
cağrılınca geldiklerini,
oyuncaklarla oynadıklarını,
birbirleriyle yardimlastiklarini gözlemlediler...
Geçmiş kuşakların ustası gönlünü vererek yarattığı üründen ötürü gurur duyar, sanatını yakın ilişki içinde bulunduğu çırağına en az birkaç yıllık bir sürede öğretir, bireyleşmiş olmaktan ötürü kendine saygı duyardı. Günümüz çalışanıysa, sistemi oluşturan mozayiğin yalnızca çok küçük bir parçası. Üstelik çoğu kez sistemin bütünden ya da sistem içerisindeki yerinden de haberdar değil. Bireyin sistem içerisindeki yerini hiçe indirgeyen böylesi bir dünyanın insanda yarattığı kopukluk bazen davranış bozukluklarına neden olmaktadır. Aslında çağdaş toplumların en önemli ruh sağlığı sorunu da budur!
Fiziksel bir sistem olarak karaciğeriniz vücudunuzun geri kalanına ne kadar bağımlıysa siz de doğaya o kadar bağımlısınız. Ayrıca kendi kendini düzenleyici ve sürekli bölünen hücreler topluluğu olarak, genetik atalarınızın bir devamısınız: anne babanız, onların anne babaları, böyle milyonlarca kuşak geriye gidebiliriz. Bir noktadan sonra atalarınız daha az insana ve daha çok göl yosununa benzemeye başlayacaktır. Fiziksel açıdan yaklaşacak olursak, yaşamın o muazzam nehrinde küçük bir girdaptan fazlası değilsiniz.