Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Batılı filozoflar, özne mefhumu bakımından farklı bir tavrı olduğu için Uzakdoğu düşüncesi ile kendi düşünceleri arasında karşıtlık kurarlar. Batı için temel bir apaçıklık olan benliği, bunun yanılsamalı olduğunu göstermeye önem veren Hinduizm, Taoculuk ve Budizm yadsır. Onlar için her varlık, kaçınılmaz biçimde çözülüp dağılmaya yazgılıdır; basit
Karşıt gerilimler dengelerini değiştirebilirler, bazen iyi ve kötü olarak düşünülenler de yer değiştirebilir. Sistemin dengesi elbette zıtlıklar arasındaki gerilimin sonucudur..
Reklam
Hemen her yerde karşımıza çıkan Doğal düzenin (birincil işlev, içtepi, simgesel ilişki) bir göstergeden ibaret olduğu görülmektedir. Nesnelerin sahip oldukları maddi özelliklerin maddi gereksinimlerle artık doğ­rudan bir ilişkisi yoktur; başka bir deyişle bu tutarsız bi­rincil ve karşıt sistemler arasına işlevsellik denilen soyut ve güdümlenebilen bir göstergeler sistemi yerleştirilerek nesne­ler unutturulmaya çalışılmaktadır. Oysa bu arada simgesel ilişki de ortadan kaybolmaktadır; zira göstergenin ortaya çı­kardığı bir şey varsa o da sürekli olarak kendisine egemen olunmaya, işlenmeye ve soyutlanmaya çalışılan zaman dışı bir görünüme sahip, ürkütücülüğünü yitirmiş doğanın bir göstergeye dönüşerek kültürün bir parçası olma konusunda harcadığı çabadır. Bunun sistematik bir görünüme kavuş­turulmuş doğa, yani doğallık göstergelerine (ya da kültürel göstergelere nasıl istenirse) sahip olmak anlamına geldiği söylenebilir. Öyleyse bu doğallık tüm işlevsellik biçimlerinin doğal bir sonucudur. Doğa, “ortam” denilen sistemin modern yananlamıdır.
Sayfa 89 - Doğu Batı Yayınları, 2020.Kitabı okudu
İnsanlar, kötü olaylarla yüzleştiklerinde tutarsızlaşırlar. Örneğin bir uçak kazasında 300 yolcudan sadece 1 kişi hayatta kalırsa ya da bir depremden 3 gün sonra enkazın altından hala hayatta olan bir bebeğin çıkarıldığını görünce buna "mucize" deriz. Peki ya ölen onca diğer insan? Sevdiklerini kaybedip yuvaları dağılan insanlar, anneler, babalar, yavrular? Buna da "Kader işte, her şeyin bir sebebi vardır," der geçeriz. Dolayısıyla her olasılık, kendi kontrolümüzün ötesinde bir gücün veya sistemin sonucudur. Bu, bir açıdan bakılacak olursa, vurdumduymazlıktır. Zira başımıza ne gelirse gelsin, suçlu veya başarılı biz değilizdir, bir "dış güç"tür. Bu, gelişimin ve aydınlanmanın önündeki en büyük engellerden birisidir. Zira kişileri ve toplumları uyuşturur. Bilimsel açıklamaların altını oyar. Bilim, evreni maddeci (materyalist) ve doğalcı (natüralist) bir şekilde açıkladıkça, insanlar, az önce bahsettiğimiz sebeplerle bu açıklamaların doğadaki "mucizevi olayların" etkisini azalttığını düşünür, olaylarda daha fazla mucize aramaya meyilli hale gelir.
Sayfa 144 - pdfKitabı okudu
Bugünkü yaşam koşullarında deneyimlerimizin hiçbiri bizim tercih ettiğimiz şeyler değildir. Bizden çok önce yaşamış insanların kurduğu bir sistemin, yaşam biçiminin içine dahil oluruz. Ahlak, gelenek, kültür, toplum, inanç vb. şeyler bireyin kendi iradesi ve arzusuyla seçtiği anlamları içermez. Çünkü binlerce yıllık bir birikimin sonucudur deneyimlediğimiz hayat.
Binlerce yıldır doğup büyüdükleri toprakları ellerinden alınan insanların en temel insani değerlerini savunmak zorunda bırakan hegemonik sistemin şiddeti kalktığı an düşmanlıklar da kalkacak demektir. Bu gerçeği yok sayarak, bu insanların kendilerini savunmalarını, tarihin en ilkel ve yüz kızartıcı suçuyla itham edilmesi modern propaganda mekanizmasının zihinleri terörize etmesinin sonucudur. Eğer birilerinin İsrail'in cinayetlerine karşı çıkma hakkından bahsedilecekse bu Müslümanlara aittir. Her şeyden önce Müslümanların İsrail politikalarına karşı çıkma hakları vardır. Ne tarihlerinde ve ne değer yargılarında antisemitizm gibi bir ayıbı bulunmayan Müslümanlar ancak İsrail'e karşı çıkabilir, üstüne hiçbir ayıp bulaşmadan karşı çıkma cüretini gösterebilir. Dünyada hiçbir toplumun etik olarak bu imkânı yoktur.
Sayfa 131 - 30.04.2002 tarihli yazısı
Reklam
"Kuşların normal rengi yavruların ve dişinin rengidir; erkeği rengi onun aşırı değişkenliğinin sonucudur. Dişiler böyle değişemezler, biyolojik sistemin ağırlık merkezini onlar kurarlar. Goethe’nin sözünü ettiği bu "inatçı devamlılık gücü" onlardır. Dişi yalnız soyunun temsilcisi değil, tüm benzetmeler bir yana, soyun kendisidir."
(1) Lester Ward: "Sociologie Pure" Cilt II, s.28 (Rend Worms’un çevirisi).Kitabı okudu
_Yıl 2002. _“Köstebek”, şeyhleri Amerika'ya hicret etmiş, yasa dışı dinci organize suç örgütü, iç ve dış tehdit fetullahçıların karanlık iç yüzlerini deşifre etmek amacıyla yazılmıştır. Şeyhleri DGM’de yargılanan bu örgütün, CIA., MI6 ve BND gibi yabancı istihbarat örgütlerine taşeronluk yapan müritleri, devletin temelini oyup zaafa
_Aristo ile Hegel, diyalektiği oldukça geniş biçimde incelemiştir. Oysa asıl diyalektik, bugünkü doğabilim için en önemli düşünme biçimidir, çünkü ancak o, doğada ortaya çıkan evrim süreçleri, genel olarak iç bağıntılar ve bir araştırma alanından ötekine geçiş için benzeşimler ve bununla birlikte açıklama yöntemleri verir. _Boşinanların en boşu,
Zengin ülkelerdeki bireylerin fakir ülkelerdeki mevkidaş­larından gerçekten daha üretken oldukları sektörlerde bile bu üretkenlik büyük ölçüde bireylerinden kendilerinden çok sistemin bir sonucudur. Zengin ülkelerdeki bazı insanların fakir ülkelerdeki mevkidaşlarından yüzlerce kat daha üretken olmaları sadece daha zeki veya iyi eğitimli olmalarından kaynaklanmaz. Daha üretkenler, çünkü daha iyi teknolojilere,daha iyi yapılandırılmış şirketlere, daha iyi kurumlara ve daha iyi fiziksel altyapılara sahip ekonomilerde yaşıyorlar. Ve bunların tümü büyük oranda nesiller boyunca sürdürülen toplu eylemlerin ürünü .
Sayfa 54 - Say yayınlarıKitabı okudu
104 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.