Öznel hakikat, nesnel teorik bilginin şüphe duyulamaz temellere ve mantıksal argümana dayanan kesinliğini amaçlamaz. Kierkegaard, şüpheciyle, rasyonel olarak doğrulanabilen bir ahlâk sistemi ya da din olamayacağı inancını paylaşır. Belirli bir hayat tarzının lehinde olan, çürütülemez hiçbir rasyonel kanıt, ahlâkta da dinde de var değildir. Her halükârda, dinî ya da ahlâkî hakikatle ilgili kavramsal kesinlik, bizi kesinsizlikten kurtarırken, özgürlüğü ortadan kaldıracaktır. Yine, rasyonel argüman, bizi doğru yaşamakta olduğumuza inandırabilirse de, asla öznel olarak ikna edemez ya da bizi fiilen bu şekilde yaşama durumuna getiremez. Öyleyse, Kierkegaard için kesinsizlik, öznel hakikatin bir kusurundan ziyade, özüdür. Kesinsizlik, insan hayatı için en temel olan şeyin, yani seçme ya da karar verme özgürlüğümüzün bir sonucudur.