Yunus Emre'nin acıyla çıktığı yoldaki arayışları ve içsel yolculuğunu aktarıyor. Yunus önce Moğol baskını sırasında çok sevdiği Sitare'yi kaybediyor, ardından oğlu esir düşüyor. Yüreğindeki acıyla çaresiz kalan Yunus, ilahi ve ebedi aşkın peşinde bir arayış içerisine giriyor.
İki farklı hikayeye rastlıyoruz kitapta..
Gül yetiştiren adamın dış dünyayla iletişimini kopardığında dünyayı da değiştirebileceğine olan inancına karşılık Sitare'nin değişen dünyayla uyumlu görünmesinin altında yatan ruhani boşluk.
Her iki kesitte de insanların iç dünyalarıyla verdiği savaşın dramı anlatılıyor. Modern bir yaşamın hikayesi ve zamanı durdurmuş bir yaşamın hikayesi okuyucuyu içsen bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta neleri kaybetmişiz ve kaybederken hiç farkında olmamışız. Ta ki değerlerimizin izine rastlayana kadar.
"Söz çok, ama sözlerle oyalanacak vakit yok."
"Sahi evden niye çıkmıyorsun?
Uzun hikaye, dedi adam, çiçek yetiştirmek güzel şey."