su her yanını sarıyor; siyah, kıpırtısız, çarşaf gibi, hatta yakamozsuz bir deniz, oysa her ayrıntıyı, gök olsa en ufak bulutu, ufuk olsa en ufak kara parçasını seçebileceğini sanıyorsun. ama denizden başka bir şey yok ve sen, yolunun üstünde zahmetsizce, sessizce, hiç sarsılmadan -tarlanın altını üstüne getiren bir saban demiri gibi- derin ve beyaz çizgiler oyan bir pruva bodoslamasısın tepeden tırnağa.