Yine biz diyoruz ki Türkçede bu kaide üzerinde israr etmek, Türk çocuklarının dil zevkini, dil gururunu ilk anda incitmektir. Çünkü ilk ve ortaokul çocuklarına bu donmuş veya dondurulmuş käide söylenince, o çocuk ister istemez soracaktır.
"Peki bizim dilimizdeki insan, minâre, meydan, cami, kubbe, bahçe, kulübe, fidan, cihan, fezâ, lâle, bâdem, şeftali, sira, bira, ates, silâh, asker, mavi, beyaz, siyah, lacivert, kitap, kalem, sâlep, sevdá, elmas, firuze, dünya, Istanbul, Üsküdar, Keşan, Kütahya ve daha sayılamayacak kadar çok kelime ve isim neden bu kuralın haricindedir?"
O zaman, hele bugünkü Türk dili yıkıcıları, tam bir zaferle taşı gediğine koyacak ve bu körpe dimağlara o acı zehri akıtacaktır:
"Çünkü bu kelimeler ve bu adlar Türkçe değildir!"