Osmanlı memurları, dini hareketlerin ortaya çıkaracağı tehlikeleri en aza indirecek, tam manasıyla hakim bir dinî anlayışı tesis etme ihtiyacı duydular. Bu maksatla birtakım tedbirlere başvurdular. İlk olarak Sünni İslam'ı empoze etmeye çalıştılar; ihanet içindeki Şiîliği sürekli göz hapsinde tuttular.
“Savaş devleti meydana getirir, devlet de savaşı.”
Reklam
Türkiye'de 1940'lı yıllardan itibaren Atatürk devri laikliğini "yumuşatma"ya çalışan eğilimlere "İslamcılık" demek mümkün değildir.
Sayfa 32
Atatürk'ün laik reformları, en azından, Osmanlı tarihinde geçmişi bulunan iki gerçeği, yani onun, dinin toplum içindeki fonksiyonları ile ilgili düşüncelerini ve düşüncelerini siyasete aktarmak için kullandığı metodları ortaya koyar. Onun din hakkındaki fikirleri, Osmanlı laik memur sınıfının deneyimciliğinin damgasını taşır; fikirlerini yürürlüğe koymak -kanun yapma; yasama- için kullandığı metodlar, 19. yüzyıl Osmanlı modernleşme taraftarı devlet adamlarının politikalarıyla benzerlik gösterir.
Sayfa 36
Müslümanlar dini görevlerini devletten bağımsız olarak yürüten Katolik Kilisesi gibi muhtar bir dini kurum kurmuş olmadıkları için laiklik Türkiye'de dinin resmi bir müessese halinden çıkarılmasından öte bir anlam taşıyordu. Fransa'da din ve devlet zaten iki ayrı kurumsal idare yönünde işlemekteydi ve sonunda toprak hukukunda ayrıldılar. Türkiye'de laiklik devlet politikası haline geldiğinde ,devletin bir uzvu vücudundan koparılmış oldu.
Müslümanlığın nerede bitip Türklüğün ve Osmanlılığın nerede başladığı, İslamiyetçi aydınlar için devamlı olarak bir sorun yaratmıştır.
Sayfa 26
Reklam
250 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.