Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Depremin yarattığı ruhsal çöküşü aşamama ve ülkenin cehalet bataklığına düşmesi nedeniyle kendimi sorumlu hissederek bir süredir politik paylaşımlar yapmaktaydım. Lord Byron “Bir damla mürekkep bir milyon kişiyi düşündürebilir.” sözüne beni inandırmıştı ancak bu topraklarda “İnsanları kandırmak kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır” sözünün etkisi egemen. Bu yüzden ben kendi kabuğuma dönüyorum, kulaklarıyla sesimi arayanlar haricinde kimseye hakikatlerimi anlatamayacağım. Ben dünyaya inanmıyorum, neslimi sürdürmek adına bu tımarhaneye yeni kurbanlar getirmeyi düşünmüyorum. Siyaseti sizin çocuklarınızın istikbali ve var olan bütün gençlerin hayalleri, politik şaklabanların süslü masalarına meze olmasın diye konuşuyordum. Benim hiçbir şeyim yoktu dolayısıyla hiçbir şey kaybetmedim. İnsanlara sefaleti armağan eden, kutsallık atfettikleri iktidarlarla onları başbaşa bırakıyorum. Siyaset televizyondan girip yatak odalarına, aile arasına kadar girmişken huzuru, barışı ve kardeşliği özler hale geleceğiz. Önemli değil en azından namaz kılan bir dünya liderimiz var. Sitem etmiyorum, ideolojiler kimseye öfkelenmeye değmezler. Ne söylediysek nefretten değil sevgidendi. Bundan sonra sessizlik konuşacak. Esenlikler.
Ali Şeriati..
“Bir toplumda ne kadar çok kutsallık varsa; bilin ki arkasında o kadar çok zulüm vardır. İnsanı ve insanlığı kutsal saymayan toplumlar zulümle boğulurlar.” .
Reklam
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE KARŞI ÇIKANLAR HAKKINDA 10 YANLIŞ İDDİA...
5. İDDİA: "İSTANBUL SÖZLEŞMESİ İPTAL EDİLİNCE SORUNLARIN BİTECEĞİNİ İDDİA EDİYORLAR!" (YANLIŞ) - " Aileye ilişkin pek çok sorun ve bu sorunların ekonomik, sosyolojik, hukuki, psikolojik pek çok boyutu bulunmaktadır. Fakat ne yazık ki İstanbul Sözleşmesi’ne dayalı olarak oluşturulan ailenin korunmasına ilişkin 6284 sayılı kanun sorununun farklı boyutlarına ilişkin açıklamalar yapmamakta, aileyi güçlendirmeye ilişkin öneriler sunmamaktadır. Bu yönüyle İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere toplumsal cinsiyet ideolojisine dayalı belgeler; kadına/erkeğe/yaşlıya/gence/çocuğa yönelik şiddetin gerçek dinamiklerini görmeyi, sahici ve sürdürülebilir çözüm önerilerini tartışmayı engellemektedir. Tek başına İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi aileye ilişkin bütün sorunların çözümünü sağlayamayacaktır. Bugüne dek böyle bir iddiada da bulunulmamıştır. Bu konuda devletin, siyasi iradenin aileyi koruyucu ve güçlendirici tedbirlerini artırması; akademinin, sivil toplumun, sanat camiasının da bu çalışmalara destek vermesi gerekmektedir. Aile kurumundaki çözülme, toplumun tüm kesimlerini etkileyen çok boyutlu sorunlara neden olmaktadır. Ailenin politik bir hedef olarak gösterildiği günümüzde, çok boyutlu bir karşı duruşa ihtiyaç vardır. Sözleşmeyi savunanlar ise tüm sorunların çözümü bu sözleşmedeymişçesine bu metne önem biçmekte, neredeyse kutsallık atfetmektedir..." -aileakademisi.org-
Solun makus talihi
İdelojimizi kolay kolay terk edemiyoruz çünkü temelde bu kimliğin altında ahlaki bir değerler sistemi yatıyor. Haidt bu sistemi altı temel prensiple açıklıyor: Dayanışma, adalet, özgürlük, sadakat, otorite ve kutsallık. Eğer sizin için ilk üç ahlaki değer önemli ise, yani zayıflarla dayanışmaya, adalet ve eşitliğe, insanların özgürlüğüne önem veriyorsanız sol ideolojilere meylediyorsunuz demektir. Eğer sizin için devlete sadakat, dirlik düzenlik (otorite) ve kutsal değerlere saygı önemli ise sağ ideolojilere meylediyorsunuz demektir. Sol partiler genelde ilk üç prensibe önem verirken sağ partiler son üç prensibe önem veriyor. Ancak burada önemli bir nüans var. Sol partiler nadiren sağın hegemonyasında rekabet ederken, sağ partiler mütemadiyen solun sahasında rekabet ediyor. Sağ, hem özgürlüğü hem kutsal değerlere saygıyı hem otoriteyi hem de adaleti savunurken; sol, adalet, özgürlük ve toplumun kenara ittiği kesimlerle dayanışmaya öncelik verip; sadakat, itaat ve kutsal değerlere saygıya gereken önemi vermiyor. İşte tam da bu nedenle sağ ideoloji dünyanın pek çok ülkesinde egemen ideoloji konumunda.
Selçuk R. Şirin
Selçuk R. Şirin
Canım İstanbul Bambaşka bir şehirdir İstanbul. Güzellik ve çirkinlik zenginlik ve yoksulluk, kutsallık ve sıradanlık iç içedir bu kentte. Inancın her türü, hem de en keskin çizgileriyle burada görülür: çok tanrılılık, tek tanrılılık, hristiyanlık, müslümanlık... Saltanat da buradadır, kıyımlar da. Iktidar da iktidarsızlık da... Alíntí
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.